Yazar
Bombanın Türk karargahında patlaması -hem de Yunanistan sınırında- iki taraf için de büyük bir gerginlik oluşmasına sebep olmuştu. Kimse gerçekte bombadan sorumlu kişiyi bilmiyor, bu da her geçen zamanda şüpheleri en üste çıkartıyordu.
Neyse ki Barlas Komutan ve Leon geri dönmeyi başarmıştı. Timdeki diğer herkes artık bu işin nereye varacağını merak ediyor, Leon'dan şüphelenmeye başlıyorlardı. O gelmeden önce her şey normaldi. Leon da bunun farkındaydı. Bu yüzden ağzını açıp tek bir kelime edemiyordu. Üzgündü. Hepsi onun yüzünden oluyordu ve o bunu engelleyemiyordu. Belki de mesleği bırakması en iyisi olacaktı. Peki bu şüpheleri daha çok arttırır mıydı?
"Gir."
Leon tereddütle odaya girdi. Selam verip arkasından kapıyı kapattı. Barlas karşısında Leon'u görmeyi beklemiyordu.
"Ne diyeceksen çabuk de."
Leon yutkundu, sanki diyeceği her şeyi unutmuştu.
"Komutanım ben... görevi bırakmak istiyorum."
Leon
Sanırım hayatımın ya en büyük hatasını ya da en büyük doğrusunu yapıyorum.
Benim yüzümden birilerine zarar gelmeye devam edecekse görevimin ne anlamı vardı ki? Benim işim insanları korumak değil mi?
Korkuyla Barlas Komutan'a baktım. Sert ifadesinden ne düşündüğü anlaşılmıyordu ki! Sanki taştan duvardı mübarek.
"Demek görevi bırakmak istiyorsun."
"Evet komutanım, böylesi herkes için daha iyi."
"Ya böylesi herkes için daha kötüyse?"
Anlamaz gözlerle ayağa kalkışını izledim. Yanıma geldi, cebinden bir çakı çıkartıp boynuma yaklaştırdı. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam?
"Yani sen gidince bizim bütün sorunlarımız çözülecek öyle mi?"
"Öyle olduğunu düşünüyorum komutanım."
"Aptal sarışın." dedi gözlerimin içine bakarak. Kaşlarım söylediği sözle çatılmış, gözlerim kısılmıştı. Her nasıl bakıyorsam Barlas Komutanın dudakları hafifçe kıvrılmıştı. "Görevi bırakırsan seni öldürmeleri bu ülkede bir kadını taciz etmek kadar kolay olur."
Barlas komutan can damarıma basmak için bilerek böyle bir benzetme yapmıştı. "Ama..." dedim, gözlerimin dolduğunu hissediyordum. "Latif öldü, karargaha bomba atıldı ve bir sürü kişi yaralandı. Ben orada babasını bekleyen yalnız bir çocuk gördüm. Ona nasıl 'baban şehit oldu' derdim? İnsanlar benim yüzümden yaralanıyor, ölüyor. Bu kadar kişinin ölmesindense belki de benim ölmem daha iyi olur. Belki de o lanet suikastte geberip gitmeliyim!" Artık sesim yükselmiş, kontrolsüzce ağlıyordum. "Görmüyor musunuz olanları? Siz bile benim bir hain olduğumu düşünürken bu üniformayla burada nasıl barınırım? Türk üniforması taşıyorum fakat bir yunan gibi bu millete zarar veriyorum!"
Bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı, Barlas komutanın kolları görevi devraldı. Beni bombanın patladığı günkü gibi sıkıca sardı. Şimdiyse onun omzunda hıçkıra hıçkıra ağlıyor, anlamsız şeyler mırıldanıyordum. Oysa sanki onun altı değilmişim gibi saçlarımı okşuyordu. Hiçbir şey demiyordu. Belki o da hak veriyordu. Bilmiyorum. Tek bildiğim Barlas komutanın beni uyutmak üzere olduğuydu.