Kaçmak...

817 73 185
                                    

Hyunjinden

Gözlerimi saçlarımı okşayan ellerle açtım. Minhoydu. Saçlarımı okşuyor ve sevgi dolu gözlerle bana bakıyordu.

-Çok güzelsin sevgilim..

Uykudan yeni uyanmış halime bile aşkla bakıp şu cümleyi kurabilmesi...

-Saçmalama çapak dolu gözlerim ve suyu akmış ağzımla hiç öyle göründüğümü sanmıyorum

Üzerime eğilerek alnıma bir öpücük bıraktı..

-Şu halinle bile dünyanın geri kalanından güzelsin..

Ben onun yüzüne aşkla bakarken kapı şiddetli bir şekilde çalmaya başladı. Bu hayra alamet değildi.
Cevap veren Minho oldu ve ayağa kalktı.

-Gel amınakoyim noluyo!

Gelen Chandı.

-Ne var Chan??

-Patron çok büyük bir sorunumuz var. Geçen helikopterde pankartta salınan yazıyı birisi polise bildirmiş. Üstelik bizimkiler pankartı yok edemeden bir vatandaş bir helikopterin bu malikaneye iniş yaptığını ve bir pankart taşıdığını gördüğünü söylemiş. Ateez Holding avukatı Seonghwa davanın peşini bırakmıyor. Güçlü bir şekilde üzerimize gelirlerse tutuklama kararı çıkartılabilir.

-Siktir!

Yüz ifadesi gerçekten bir sıkıntı olduğunu doğruluyordu ve deli gibi korkuyordum.

-Minho ne yapacaksınız? Çok korkuyorum ya seni hapse atarlarsa!

-Hyunjin bi dur yavrum zaten sinirliyim şuan! Germe beni!

Chan:
-Patron ne yapacağız?

-Kaçacağız Chan!

-Nereye patron?

-Nereye olursa! Teslim olmaya hiç niyetim yok!

-Patron biraz beklese miydik? Dava ile Sunghoon yakından ilgileniyor. Belki bir çıkış yolu bulabilir

-Sunghoon neden ilgileniyor?

-Avukat çünkü Hyunjin

-Sunghoon avukat mı?

Artık şaşırmıyordum bile. Hepsinin bir mesleği vardı gerçekten de..

-Bunları sonra konuşuruz yavrum. Sunghoon bile bizi kurtaramayabilir Chan. Çok fazla okları üzerimize çektik. Kaçmaktan başka çaremiz yok!

-Patron bu şekilde okları daha çok üzerimize çekmez miyiz?

-Polisle karşı karşıya bile gelmek istemiyorum Chan!

-Tamam patron hemen gidiyoruz!

-Hyunjin toparlan!

Chan:
-Neyle gidiyoruz patron araba mı helikopter mi?

-Araba ile. Daha fazla dikkat çekmeyelim.

Bunu söyledikten sonra belindeki silahı çıkardı ve bana verdi.

-Kaçarken neler yaşanacak bilemiyorum. Seonghwa ve adamları polisten evel gelebilir. Bunu al! Kendini koru Hyunjin. Gözümü senden ayırdığım an aklım sende kalmasın!

-Minho bunu asla kullanmam!

Yüzümü ellerinin arasına aldı

-Hyunjin yalvarırım, sana zarar gelmesine izin verme. Senden tek isteğim bu. Onun dışında istediğin her şeyi yapmakta özgürsün. Şimdi gidiyoruz!

Odadaki bir kaç eşyayı küçük bir valize topladım. Son olarak da Minho ile iş ilgili çizdiğim ilk resim olan siyah arka plan üzerine beyaz ışık resmimi kucağıma alarak yanlarına gittim. Hepsi hazır şekilde beni bekliyorlardı.

-Sen arabaya bin. Ben Seungminle burayı ateşe vereceğim!

Burasının yanacak olması nedense beni çok üzmüştü. Mutfakta geçirdiğim eğlenceli dakikalar.. Minho ile geçirdiğim ateşli dakikalar... Felixin odasındaki anılarımız.. Oyun odasındaki anılarımız.. Hepsi kül olacaktı... Gözlerimden bir damla süzülerek hala sağlam duran o kocaman eve baktım..

Ne garip... Ağlayarak girdiğim bu evden yine ağlayarak çıkıyordum.. Bir anda evi dumanlar sarmaya başladı.

Seungmin ile Minho gözüktüler fakat yanlış bir şeyler vardı. Tam arkalarında 2 adam gözüktü. Seonghwa olduğunu tahmin ettiğim avukat ve bir kişi daha. Birisi Minhoya silah doğrulttu. Arkası dönük olduğu için bunu görmüyordu ve bir şey yapılmazsa...

MİNHO diye bağırdım avazım çıktığı kadar.. Ve hala avucumda duran silahı kaldırarak ateşledim...

Minho önce şok olmuş gözlerle bana baktı. Daha sonra arkasını dönerek yere yığılan adama baktı. Şoka girmiştim. Hayatımda ilk defa elime silah alan ben.. Birisinin canına kıymıştım.

Benim bağırmamla yanlış bir şeyler olduğunu fark eden Jeongin hemen harekete geçerek yanındaki adamı da vurdu. Minho ve Seungmin zaman kaybetmeden arabaya bindiler ve son gaz hala yanmakta olan evimden uzaklaşmaya başladık..

Ağzımı bıçak açmıyordu. Nereye gittiğimizle ilgilenmiyordum. Kimseyle ilgilenmiyordum. Az önce birisini öldürmüştüm. Minho bu halimi görüyor. Fakat elinden bir şey gelmiyordu. Elimi tutuyor, saçımı okşuyor, konuşmaya çalışıyor ama soruları yanıtsız kalıyordu.

Mafyanın diğer merkezi olan binaya geldiler ve oradan bizim için ayarlanan uçağa doğru gitmek için tekrar yola çıktık. Etrafımda bir şeyler oluyordu ama ne olduğuyla ilgilenmiyordum.

Bitkin bir haldeydim. Kulaklarım uğulduyordu. Hava alanına geldiğimiz zaman bize gülümseyen bir adam tarafından hiçbir kontrolden geçmeden içeri alındık.

Tam bizi yönlendirecekleri uçağa gidecekken Minhoyu durdurdum.

-Beni bırak..

Söylediğim şeyle şok olmuş gözlerle bana bakmaya başladı.

-Ne diyosun Hyunjin?

-Minho beni bırak!

-Hyunjin seni nasıl bırakayım bunu isteme benden!

-MİNHO BENİ BIRAK!

Sesimin yükselmesiyle bir grup insan bize bakıyordu ve şuan çevremde olan her şey gibi bu da umurumda değildi.

-Hyunjin seni bırakamam. Benden her şeyi iste bunu isteme..

Artık bir yandan hıçkırırken bir yandan yalvarıyordum

-Minho... Yalvarırım beni bırak.. Nolur benden uzak dur. Katlanamıyorum.. Dayanamıyorum buna! Kendi canıma kıyacağım yoksa.. Bırak beni yalvarırım..

Kolumu tutan eli gevşeyerek yanlarına düştü. Yaşlı gözlere baktı bana son kez.. Kolundaki saati ve cebindeki bir tomar parayı çıkarıp elime tutuşturdu.

-Kendine zarar gelmesine izin verme..

Bunu dedikten sonra arkasını döndü ve adamlarıyla uçağa yürümeye başladı.

Arkasından baktım. Daha sonra ben de farklı bir yöne doğru yürümeye başladım. Verdiği parayla bir bilet aldım. Prag'a...

Allahım noluyo

E çocuklarım ayrıldı 🥹

Bunlar finalin sinyalleri bu arada bebeklerim 🥹

Gereğinden fazla bile uzadı Zaaf 🤧

Bu fici yazmamı ısrarla isteyerek vesile olup her türlü ficimi destekleyen canım takipçim asiyee456 ye çok teşekkür ediyorum ❤️💕

ZAAF- HYUNHO Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin