Selin'den
Heyecanlıydım. Arkadaşım için heyecanlıydım. Tek başıma ofisin kapısından içeri girdim. Ve her zamanki gibi başka işi gücü olmayan, her gün kapıda Melek ve beni bekleyen Tolgahan Bey'i gördüm. Sonucunda arkadaşımın hayalinin gerçekleşeceği bir görev vermişti arkadaşıma... Bunun için kendiyle gurur duyan egoist hava hükümdü üzerinde.
Evet Melek'in bir görevi vardı. Şu an yanımda değildi, Tolgahan'ın buna vereceği tepkiye karşı biraz heyecanlı, biraz korkuluydum şimdi.
"Günaydın Selin Hanım..." dedi. Ama 'hanım' derken bu sefer aşağılama havası yoktu, daha çok bir çalışanı olduğum için saygı çerçevesinde konuşuyormuş gibi duruyordu. Şaşırmıştım. Normal bir ses tonuyla karşılık verdim."Size de günaydın Tolgahan Bey."
"Arkadaşın işini bitirip gelemedi sanırım. Yoksa yine mi geç kaldı?"
Ve o malum soruya gelmiştik. Aslında soru sorar gibi bir hali yoktu, oldukça kendinden emindi. İç sesimle muhabbeti ilerlettiğimden Tolgahan Bey'e cevap verememiştim.
"Ne zaman cevap vermeyi düşünüyorsunuz hanımefendi?"
"Eh şey, özür dilerim. Dalmışım. Melek'in yükü ağır da o biraz arkamdan geldi. Şimdi gelir. Aaa geldi bile." Dedim. Melek de tam zamanında geldi. Sanırım Tolgahan Bey Melek'in görevini bitiremeyeceğini sanıyordu o yüzden şaşkın şaşkın Melek'in kapıdan girmesini bekliyordu.
İşte benim arkadaşım! Kendinden emin bir şekilde ofise girdi ve bu sayede Tolgahan Bey'i g*t etme amacına adım adım yaklaşıyordu.
Ama, elindeki iki büyük poşeti taşımakta zorlandığı belliydi.
"Günaydınlar Tolgahan Bey. Selin şu poşetin tekini al ya!" Şeklinde halkı selamlar vaziyette bir konuşma yapmıştı.
Tolgahan şaşkındı haliyle. Kendini toparlayıp konuşmaya başladı.
"Böylelikle aşkın insana neler yaptırdığını görmüş olduk."
"Bu da bir şey mi Tolgahan Bey? Ben aşkım için her şeyi yaparım." diyerek cevap vermişti ona Melek de.
"Zaten işin işine Çağatay'ı katmasaydım iş yapacağınız yoktu. Tembel tembel oturuyordunuz. Neyse üzülmeyin ya, altı ay sonra gideceksiniz zaten Türkiye'ye."
Tolgahan'ın ettiği bu laf Melek'i de beni de şaşkına çevirmişti.
"Bu ne demek oluyor, Tolgahan Bey?" Endişeli bir şekilde sormuştu Melek.
"Ne demek mi oluyor? Çalışanlarına azim vermek için patronun uyguladığı bir taktik oluyor."
Melek gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyordu.
"Yani Türkiye'ye gitmeyecek miyiz?"
"Hayır."
Melek de ben de şaşkındık. Bir insan nasıl insanların duygularıyla böyle oynayabilir? Okumuş patron olmuş ama adam olamamış. Bunun başka bir açıklaması olamaz.
"Tembelsin deseydiniz. Çalışmıyorsun, biraz daha iş yap deseydiniz. Neden beni kandırdınız?"
Ardından Tolgahan kahkaha atmaya başladı. Korku filmlerindeki kahkahalara benziyordu. Bir an gözleri kırmızıya dönecek diye korktum, ne yalan söyleyeyim.
"Bir de dalga mı geçiyorsunuz? " diye sitem etti Melek. Artık patron matron dinlemeyecek, dalacak adama sonunda o olacak.
"Yo yo dalga geçmiyorum. Şaka yaptım, Türkiye'ye gidebilirsiniz. Maketleri odama bırakın sonra eve gidip hazırlanabilirsiniz. Neyse tek çalışanım siz değilsiniz işim gücüm var benim bay! Deyip gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SABIR
Dragoste03.04.2013 "Her şey çok güzel olacak sevgilim. evleneceğiz ve çok mutlu olacağız. Ben gelene kadar bekleyeceksin değil mi?" Evet anlamında başını salladı. Çıkarken Nazife annemin elini öptüm. Çağatay ile konuşmalarımızı duymuş "O seni nasıl bırakab...