Yardıma koşan iki kadın, daha sonra doğum ambarından çıkan Merlin'e bir buket mavi peygamper çiçeği verdi. Merlin içekleri kabul ettiğinde yüzü kızardı ve kadınlar da kıkırdayıp ineğe yardım ettiği için ona teşekkür ettiler.
Kadınlar gittikten sonra çiçekleri burnuna götürdü ve derin bir nefes aldı. Koyu mavi çiçeklerde, Merlin'in gülümsemesine ve Gaius'un odasını düşünmesine neden olan hafif, bitkisel bir koku vardı.
"Bütün bunları tam olarak daha ne kadar taşımam gerekiyor?" Arthur, Merlin'in eşyaları hala göğsündeyken ona yaklaşarak sordu. "Ben bir prensim. Başkalarının benim eşyalarımı taşıması gerekiyor, tam tersi değil."
Cevap beklemeden Merlin'in ceketini ve yazı malzemelerini kollarına itti ve aynı hareketle buketi ustalıkla elinden kaptı. Merlin gibi o da onları kokladı ama yüzü şaşkınlıkla buruştu.
"Çiçeklerden çok ilaç gibi kokuyorlar," yorumunu yaptı.
Merlin başını salladı ve ceketini giyebilmek için yazı malzemelerini tutuşunu ayarlardı. "Öyle çünkü. Peygamber çiçeği toniklerini, ateş ve tıkanıklık, göz tahrişi, ve hatta adet sorunlarını tedavi etmekte kullanabilirsin."
Arthur sanki bu konuşmayı hafızasından silkmek istermiş gibi ellerini aralarında salladı. "Bu kadar yeter. Adet sorunları hakkında bilgi sahibi olmama gerek yok."
Merlin gözlerini devirdi. "Eğer bir gün evlenirsen muhtemelen onlar hakkında bir şeyler bilmen gerekecek, Arthur."
"Kesinlikle gerekmeyecek."
Hazır cevap Merlin'de sırıtma isteği uyandırırken aynı zamanda Arthur'un evleneceği düşüncesiyle boğazı daraldı.
Yüzü hala kokudan pek memnun görünmese de Arthur çiçekleri yeniden kokladı ve atlara doğru yöneldi. Çiçekleri Merlin'in heybesine koydu ama bir tanesini kendine ayırdı. Merlin yazı malzemelerini heybede çiçeklerin yanına koydu ve sonra Arthur'a gizlice bakışların gizlemek için atların hala binilmeye hazır olup olmadıkların kontrol etmekle meşgul oldu. Uther Camelot'a geri döneceklerini duyurduğunda Arthur hala çiçeğe bakıyordu.
Atlarına binerken Merlin, "Seni asla çiçek seven birisi olarak düşünmedim," yorumunu yaptı.
Arthur sanki çiçeği hala tuttuğunu fark etmemiş gibi irkildi ve hızla onu omzunun üzerinden yere attı. "Elbette değilim, Merlin. Ben..." Derin bir nefes aldı ve Merlin onun rahatsızlığına sırıttı. "Guinevere ne tür çiçekleri tercih ediyor?"
Merlin eyerinde öksürerek iki büklüm oldu. Öksürdü, öksürdü ve göğsüne vurdu, göğsünü sıkıştıran ve öksürmesine neden olan şeyi çıkarmaya çalıştı. Bittiğinde nefes nefeseydi, hala eğilip destek almak için eyer kornasını tutuyordu.
"Bir hastalık mı kaptın?" diye sordu Arthur. Endişeli bir şekilde Merlin'e doğru eğilmişti ama Merlin ona baktığında atını birkaç adım uzaklaştırdı. "Üzerime öksürme. Senin hastalığına yakalanacak vaktim yok."
Merlin atının yelesine kaşlarını çattı. Göğsünün hala sıkıştığını hissediyordu ve tekrar öksürmek istemeden derin nefes alamıyordu. Son zamanlarda kendisini böyle hissetmesine neden olacak ne solumuştu? İnekten kaynaklanan bir şey değildi.
"Kraliyet başını merak etme," dedi Merlin, öksürük nöbetinden dolayı sesi hala zayıftı. "Ben iyiyim."
Çiftlikten ayılırken Uther ve maiyetinin peşinden gitmek için atını ileri mahmuzları ve Arthur'un ona yetişmesini sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Withering & Blooming /Merthur
Fanfic*Çeviridir *** Bir soylu, aynı zamanda hizmetçisi de olan sevgilisiyle birlikte Camelot'u ziyaret ettiğinde, Merlin, kendisinin ve Arthur'un gerçekten bir şansları olabileceğini düşündü. Ancak Arthur bu ziyareti Gwen'e kur yapmak için bir ilham ka...