(2) benim için ölüsün

74 8 8
                                    

Okulun bahçesinden çıktığımda yine aynı iki polis beni bekliyordu. Sürücü koltuğunda oturan polis "Kim Donghoon, o zibidi yok mu..." Dediğini duydum. Bu babamın ismiydi. Arabanın arkasında olduğum için onlar beni görmüyorlardı. Çantamla arabanın sağ ön aynasına vurduğumda ayna kırıldı. Sürücü koltuğunda oturan polis sıçrayarak; "Ne oluyor?" Dedi.

Arabanın önüne geçip çantamı arabanın ön camına fırlattım. Bu sefer diğer polis konuşup "ben senin..." diyip arabanın kapısını açarak arabadan indi. "lan Velet! Senin derdin ne?" Ona cevap vermeden arkamı dönüp koşmaya başladım. Artık sabrım kalmamıştı. Bu insanlardan bıkmıştım. Arkamdan bağırıp "Jiwoo. Orada dur!" koşmaya devam ettiğimde arkamdan o da koşarak beni takip etmeye başladı.

Bizim arkamızdan da diğer polis arabayı kullanarak bizi takip ediyordu tekrar arkamdan bağırıp "Jiwoo, kahretsin...
Seni yakalarsam öldürürüm." Dediğinde yönümü değiştirip hızımı arttırdım. Tekrar arkamdan koşan polis bağırıp "seni adi. Nereye gidiyorsun?" Dediğini duydum. Arkama bile bakmadan koşuyordum. Polislerden kurtulup yalnız kalmak istiyorum.

Arabayı atlatmak için arabanın giremeyeceği merdivenli bir yola girdim. Ben merdivenleri koşarak geçerken diğer poliste peşimden koşuyordu.

Arabayı durdurmak zorunda kalan polis arabadan ineceği sırada tüm hızımı kullanıp koşarak sağa döndüm. Beni bulmamaları için bu sefer başka bir yola girdim. Hızımı dada da arttırarak arkama baktım. Polisler yoktu. İzimi kaybettirebilmiştim. Hızlı hızlı nefeslerimin ardından soluknamaya başladım.
...

Deniz kenarına gelip oturmuştum. Hiç kimse yoktu burada. Hava kararana kadar deniz kenarına oturup kulaklığımla müzik dinledim.

Yaşadığım şeyleri kaldıramıyordum artık. Babamın mafya olması ve beni unuttuğunu aklımdan çıkartamıyordum. Eskiden hep benimle zaman geçirirdi ama şimdi benim yanıma gelmeye bile tenezzül etmiyordu. Telefonumu cebimden çıkartıp babam ile eskiden çekildiğimiz fotoğraflarımıza baktım. O zamanlarımıza dönmeyi şu an herşeyden çok istiyorum. Keşke eskiden babamla daha fazla vakit geçirseydim. O beni özlemese bile. ben onu çok özlüyorum.

Düşüncelerime dalmışken hava kararmıştı. Oturduğum soğuk mermerden kalkıp eve gitmek için yürümeye başladım.

...

Yaşadığım binanın önüne geldiğimde yine aynı iki polis arabalarıyla bekliyorlardı. İzimi kabettirdikten sonra yaşadığım binanın önüne gelip beni beklemeye başlamışlardı. Çünkü; eve geleceğimi biliyorlardı. Sürücü koltuğunda oturan polis kafasını açık olan camdan dışarıya çıkartıp "Jiwoo, babanla görüştün mü?" Dediğinde ona cevap vermeden arabanın yanından geçerken onun yanında oturan polis arabadan inip "Cevap versene? Sana bir soru sordu." Diyerek bana bir adım yaklaştı. Binaya doğru yürürken arkamdan yine o polis bağırıp "Haydut musun?" Dediğinde ona aldırış etmeden binanın içine girdim.

Kapının önüne geldiğimde bir hediye kutusu ile bir buket çiçek vardı anahtarı kapının deliğine koyup dönderdiğimde ayağımın tersi ile hediyelere vurdum onlar yere devrilince bende eve girdim.

Hediyeleri babamın bana gönderdiğini biliyordum ama almak istemiyorum. Benim zor zamanlarımda yanımda olmazken doğum günümde bana hdiye gönderiyor. Doğum günümde bile yanıma gelmeye tenezzül etmezken onun verdiği hediyeleri alamazdım.

Odama girip babamla çekildiğimiz tümuğumda telefonum çalmaya başladı sandalyeye oturup telefonu elime aldığımda kayıtlı olmayan bir numara arıyordu telefonu açmayıp tekrar masaya koydum. Kendim için hazırladığım noodle'ı yemeye başladım. Çalan telefon kapandığında Geriye doğru yaslanıp suyu elime aldım.

MY NAMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin