3. Bölüm Hezeyanlar

138 21 29
                                    

"Değil mi ki kavuşmalarımız topal, ayrılıklarımız koşar adım.

Aklımdan çıkmıyorsun dedim, başka türlüsünü yorgunum anlatmaya."

-Cahit Zarifoğlu


~~~

~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~~~

“Bugün 27 Ocak 1940. En keyifli vakitlerimi, onun sohbetiyle geçirdim.”

~~~

1926 yılı

Kavurucu güneşin altında bir yandan eline aldığı pamuk şekeri yemeye çalışıyor, bir yandan önündeki topu sürmeye çalışıyordu Satuk. Terden saçları hep alnına yapışmıştı. Çok susamıştı ama az ileride onu izleyen babasına bunu söylemiyordu. Söylerse onu eve götürürdü.

Babaaa! Sen de gelsene burayaa!”

Bu haline gülümseyerek bakan Korkut Bey gazetesini düzeltmiş ve “Sen oyna oğlum. Gelirsem beni yenersin sen, yenilmek istemiyorum.”

Gururla durmuştu Satuk. “Ben çok güçlüyüm. Babamı bile yenebilirim.”

Bir müddet daha oynadıktan sonra yorgunluktan kendini çimenlerin üstüne atmıştı. Nefes nefese kalmış, susuzluk dayanılmaz hale gelmişti. Halini fark eden babası; “Gidelim artık Satuk. Başına güneş geçecek.”

Satuk tam itiraz etmeye hazırlanıyordu ki Korkut Bey’in gazetesini katladığını ve şapkasını başına geçirdiğini görünce yuttu laflarını. Babası ona itiraz hakkı tanımamıştı. Ama belki orta yolu bulabilirdi.

Babası yanına gelince en sevimli gülümsemesini takınmış, “Babacığım ben çok susadım. Sen de susadın değil mi?”

Başını okşadı babası. “Evet susadım. Eve gidince içeriz.”

“Ama ben şimdi içmek istiyorum. Eve kadar beklersem vücudum su kaybından ölebilir.”

“Diyorsun. Yok be. O kadar susuzluktan bir şey olmaz bence.”

Elini babasının pantolonuna sürterek, “Ama bence kesin olur. Bak şu ileride limonatacı var. Hadi oradan limonata alalım benim için.”

Satuk’un gösterdiği yere baktı babası. Sonra oğluna baktı. Her istediğini yaparak şımarık yetiştirmemeye çalışıyordu onu ama bu hiçbir istediğini almayacak demek de değildi. “Alalım bakalım Satuk Efendi’ye limonata.”

Gönlünün istediği olan Satuk hevesle babasının elini kavradı. “Haydi babacığım çabuk. Vücudum su kaybından ölmeden hemen alalım.”

İstanbul Anıları Saklar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin