4. Bölüm Kırılmaz Kalemler

111 17 20
                                    

Deniz kenarı bir yere gidip dolaşalım
Bugün canım insan yüzü görmek istemiyor;
Geniş, uçsuz bucaksız bir şeye
Ve sana bakmak istiyorum

-Sabahattin Ali

-Sabahattin Ali

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~~~

Ay bütün güzelliğini kızından almış. Gece, bütün hataları onun güzelliğiyle örtbas etmiş.

~~~

“Sevgili Satuk,

Öncelikle çok ince düşünülmüş ve kibar bir teklifte bulunduğun için müteşekkirim. Yazdığın bütün güzel sözler için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Beni utandırdın.

Seninle daha sık sohbet edebilmeyi ben de çok isterim. İyi bir arkadaşlığın zor bulunduğu bir dönemde senin gibi dürüst biriyle kurduğum dostluk bana oldukça faydalı olacaktır. Önceden uyarayım, bana fazla yüz verirsen çenem düşer, bunaltıcı ölçüde anlamsız hal ve hareketlerimi görebilirsin. Ölçünü kaçırmamanı, seni düşündüğüm için söylüyorum. Yine de sen bilirsin.

Aydan Ağca.”

Yüzünde manidar bir sırıtış, yüreğinde anlam veremediği bir kıpırtı son günlerde eksik olmuyordu Satuk’tan. Yine öyle oldu. Birkaç kez okudu mektubu. Saçlarını karıştırarak yatağına uzandı. Kağıdı göğsünün üstüne koydu. Diğer eli yatağın dışına sarkıyordu. Bir müddet öylece kıpırtısız durdu. Öyle ki, odanın kenarındaki kafesin içindeki bülbül, arkadaşının başına bir hal geldiğinden endişelenmiş olacak şakırdamaya başladı. Satuk düşüncelerinden kurtulup yatağından doğruldu.

“İki dakika rahat bırak. İki dakika ilgi senin üstünde olmasın. Olmuyor değil mi?”

Ses alınca rahatlamıştı küçük kuş. Öttü.

“Ölmedik telaşlanma. Yemini suyunu verecek biri var hala.”

Cıvıl cıvıl bir ses geldi minik bülbülden.

Usanmış bir ses de Satuk’tan çıktı. Bedenini yatağa geri bıraktı. Elini yüzüne kapattı. Garipçe haller hasıl oluyordu vücudunda. Yabancısı olduğu hisler… Hayrolsundu. Hayır olmazsa onu çok uğraştırırdı zira. Belliydi daha şimdiden.

Aşağıdan sesler gelmeye başlayınca yatağından kalktı. Gün başlıyordu. Kahvaltı edip işe gidecekti. Üstüne koyu yeşil bir gömlek, altına da siyah bir pantolon giydi. Çekmecesinin üstünden hilal ve yıldız sembollü yüzüğünü alıp parmağına taktı. Dışarıda kış sebebiyle beyaz bir hava mevcuttu. Yüzü buruştu Satuk’un. Atkısını takmazsa kuvvetle muhtemel grip olacaktı. Atkının yünü boğazını kaşındırdığı için sevmiyor lakin burun akıntısını daha da sevmiyordu. Nihayetinde atkı baskın çıkıyordu ve eli boynundan inmeyecek şekilde yolculuk yapmak mecburiyetinde kalıyordu.

İstanbul Anıları Saklar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin