İdam Mâhkumu

14 2 0
                                    

Bugün son günüydü. Yaptığı her şeyin sorumluluğuyla cezasını çekeceği gün. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen 26 yılın ardından, nihayet suçlarının karşılığını canıyla ödeyecekti. Kim bilir, belki bu onun için bir cezadan çok bir ödül olacaktır...
  Kendini bu gün için çoktandır hazırlıyordu oysa... Nedendi bu yersiz endişe, korku? Belki de öldükten sonra ne olacağını bilemediğinden korkuyordu. Ya da içindeki pişmanlıklar onun biraz da olsa rahatlayamamasına sebep oluyordu. Ama artık çok da bir önemi yoktu, ne de olsa yapacak pek bir şey kalmamıştı.

Görevliler yine sabahın ilk ışıklarıyla görev başındaydı. Her zaman yaptıkları gibi idam için darağacını hazırlamak ve halatı kontrol etmekle meşguldüler. Ama bu sefer farklıydı. Bu gün görevliler onun idamı için hazırlık yapıyorlardı. 

İçini bir ürperti ve korku kapladı. Ne hissettiğine karar veremiyordu. Yoğun duygular sarmaşık gibi bedeninde büyüyerek yayılıyor, ama o bu hislerine bir ad veremiyordu. Suçluluk, pişmanlık, korku, endişe... Bütün olumsuz duygular onun son gününde yanında olmak adına birleşmiş gibiydi. Öyle ya, başka yanında olacak ne bir arkadaşı vardı, ne de ailesi. Hepsini bizzat geride bırakmıştı. Yaşanan her şey kendi seçimlerinin sonucuydu. Bunun farkına çok geç varmıştı...

Hapse girdiği ilk günden beri, tüm o suçları işlerken aklının nerede olduğunu sorgulayıp kendine kızıyordu. Ancak artık iş işten geçmişti. Yapabileceği tek şey, af dilenmekti. Zarar verdiği insanlara, ailelerine, arkadaşlarına, sevdiklerine ve onları sevenlere affedilmek için yalvarmaktan başka yapabileceği bir şey kalmamıştı. 

Peki onlar tarafından affedilmek, içindeki bu yoğun duyguları bastırır mıydı? Bilmiyordu, asla bilemeyecekti. Çünkü tek bir kişi bile onu affetmeyecekti. Bundan o kadar emindi ki, düşünmek bile daha çok kendinden nefret etmesine sebep oluyordu.

Nihayetinde, dakikalar sonra onun bu uzun ve yıpratıcı yaşantısı son bulacaktı. İnsanlara zarar verdiği günleri, günahlarını ve hiçbir zerresini hak etmediğine inandığı bu dünyayı geride bırakacaktı. 

Ölmeden önceki son isteğini sorduklarında, sadece af diledi. Bu dünyanın müptelası değildi nasılsa. Tek istediği huzur içinde arkasında bırakabilmekti her şeyi. Ama öyle olacak gibi durmuyordu. Son anına kadar pişmanlık ve suçluluk duyguları kendisini rahat bırakmıyordu. Ama artık endişelenecek zamanı da kalmamıştı. Bitecekti... Bitiyordu.

Son kez derin derin nefes alıyordu. Her gün kendisini boğan havayı doya doya kokluyordu. Bahardan kalma çiçek kokusunu boğazını yakana kadar içine çekiyordu. Veda etmesi gerekiyordu. Ama bu son dakikalarında dünya ona daha tatlı gelmeye başlamıştı... 

En sonunda içinde boğulmak üzere olduğu düşüncelerinden kurtulup kendini hazırladı. Ve son sözlerini söylemesiyle, celladı, ayaklarının altında yarım yamalak dengesini sağladığı sandalyeyi itti.

"Daha erken kaybolamadığım için özür dilerim."

__________________________________________

16.01.2024

Küçük Ölüm NotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin