2. Sezon 4. Bölüm; Mektup

40 9 0
                                    

2. Sezon 4. Bölüm; Mektup

Ayağına bağlanan kan lekeleri klana girer girmez fi baskısından kurtulup toza dönüştü. Chen Suo aile salonuna gitmişti. Hun ise şuanda still çalışmalarını yapıyordu. Dao Zoe olduğu zamanlarda kullandığı tekniklerin stiller üzerinde etkisi olmadığını hatırlayınca onları çalıştığına pişman olmuştu.

Aslında çalışan Dao Zoe olsada (kötü)hun Suo tarafından aklı çelinmişti. Tüm düşüncesi o turnuvaya ulaşıp o günü yaşamaktı. Fakat ne o gün yaşandı ne de Turnuva bitti..

Ayrıca kazandığı alev mirası tamamen aktive olmadı. Şuanda çalıştığı stil kabaca fi kontrolü içindi. Fi kontrolü 40 saniyeye kadar ulaşıyordu.

Yeniden uyanıştan sonra farkettiği bir diğer olayda damarlarının dışında başka bir bölgede de fi birikiyordu.

Evet altayra ve Dao Zoe'de olan o omurlar.. Hun Suo'da da vardı. Ama sakat değildi. Bu da daha da düşünmesini sağladı. Cevap bulamayan hun Antik kayıtlarda tanrıları aradı. Yine sonuç değişmedi.

"Unut gitsin sonra bakarım." Hun kendi kendine söylenirken muhafızdarbaşı kapı da onu bekliyordu.

"Genç lider babanız sizi beklemekte." Hun ona yöneltilen soruya kafasını sallayarak cevap verdi.

Kısa süren yolculuk sonrası hun aile salonuna ulaştı.

"Hun oğlum şuanda büyük bir bela altına düştük. Görkemli ay imparatorluğu kuşatma altında!" Hun ve Muhafızdarbaşı bunu duyunca ikisininde gözleri büyüdü.

"Kum anka kuşu imparatorluğu ve Adı bilinmeyen bir imparatorluk birlik olmuş güneyden ve kuzeyden saldıracaklar. İmparatorluk gücümüzü talep etti. Eğer imparatorluğu savunursak bu toprakları eğer burayı savunursak imparatorluk toprakları elden gidecek. Amcan ve deden saldırma ihtimali olan kişiler şuanda tek yapabileceğim düşmanları azaltmak ve dostları arttırmak gibi duruyor." Chen başını eğip çare düşünürken hun konuştu.

"Baba dün bize okuduğun o mektupta torplar geçiyordu. Onlar bağımsız toprakları birkaç günde alırsa güney tarafında destek olabilirler. Bu mektup dün geldiğine göre hâlâ umut var demektir. Elçi ile o konuyu kabul ettiğini söyle. 400 kişilik büyük aziz yolla. Hepsi binlik birliklerin başına geçince güneyi savunur. Bizde ana gücümüz ile imparatorluğa destek çıkarız. Kalede kalan güçler ile duvarları sağlamlaştırmak için uğraştıkmı tamamdır." Chen başını kaldırıp oğlunun dediklerini düşünüyordu.

"Haklısın evlat ama hala büyük sorunlar var amcan ve deden onların gücü ayrıyken bile bize yakındır. Ordumuz bölünmeden bile denk iken onların birleşmesi bizi eksiye düşürüyor. Üstelik ordumuz bölünmüşken saldırmak için daha iyi bir durum oluşamaz."

Babasının dediklerini duyunca umutsuz olma nedenini anlamıştı.

Hundan bir cevap gelmeyince gülümseyip Suo klanını gezmeye başladı. Gezdiği süre boyunca kalenin güvenlik açığı olan bölgelerini kafadan hesapladı. Kuzey kapısı zayıftı. O tarafa iki nöbetçi kulesi dikilmeliydi. Chen vakit kaybetmeden aile salonunda baş mimara durumu izah etti. Baş mimar ilk günden bir secele çıkartıp imparatorluğa atlılar yolladı.

Chen bunları yaparken hun ise zayıf olmanın tatsız oluşunu yeniden hatırladı. İçinden kendine lanet ediyordu.

"Keşke o ilk dirildiğim gün dikkatli olsaydım. O tuzağa düşmez ve babamın gelecek umutlarını söndüremezdim. Normalde hepsini bastıracak gücümüz vardı ama artık yeni nesilden kalan 3/2 erkek çocuk bizi anca eşit kılar. Birşeyler düşünmeliyim." Hun kara kara düşünürken Lena ise Kraliyet odasında uzun siyah saçını tarıyordu.

Hafif bir şarkı mırıldayan Lena kapının ardında birisini sezdiği gibi sesini kesip kapının çalmasını bekledi. Kapı kısa süre içinde çaldı. Lena gür sesle gir diye seslendi.

Kapının açılması lena'nın beklentisini aşmıştı. Kardeşi Yaman li şuanda karşısında duruyordu. Eli saçında öylece kalan Lena şaşkın ifadeler ile kardeşinin konuşmasını bekledi.

Elini ağzına götürüp öksüren yaman li lafa girdi.

"Suo klanının güzel hanımı ve benim kardeşim olan Lena Suo abin senin için buralara geldi." Lenaya klasik selamlama yoluyla sohbete girdi. Abisini karşısında gören Lena birşeyler olduğunu anladı. Aklına gelen ilk şeyi söyledi.

"Babam öld-" lena'nın durumu yanlış anladığını farkeden yaman lena'yı susturdu.

"Hayır babamız sağlıklı ama aklı sende kaldı. Geçenlerde yaşanan büyük olay sonrası bizler suçlandık. Ama bir bilgimiz yoktu. Üstelik şuanda imparatorluk kuşatma altında. Kum anka kuşu imparatorluğu ise bizi turnuva adı altında bu kuşatmaya davet etti. Sanırım size davet gelmedi. Sonuçta Görkemli ay imparatoruna en sadık klan sizin klan." Sözü bitirip lenadan soru bekledi.

"Babam sağlıklı ve bize dost ise sorun yoktur. Chen Suo oğlu konusunda çok hassas aynı benim gibi aynı babam gibi aynı senin gibi. Ne ben oğluma, ne babam torununa, ne sen yiğenine zarar vermek istermisin ?" Kendisine yöneltilen soru daha bitmemişti.

"Yiğenim Alp eğer bu duruma düşseydi. İlk koşan önce sen sonra babam sonra bizler olurduk. Göktengri varolsun öyle bir olay yaşanmadı. Şimdi ise Chen kuşatma'yı engellenmek için uğraşıyor. Babama söyle bu kuşatma'yı engellenmek için uğraşan cheni engellemesin. Yolumuza taş gözümüze yaş değdirmesin." Lena'nın konuşması bitince yine lafa giren yaman cebinden mektubu çıkardı.

"Bilirsin babam bizzat konuşmaz hele bizim gibi öz çocukları ile hiç konuşmaz. Chen, Li klanına geldiği gün orda attar yerleşkesinde kımız içiyorduk. Muhafızdarbaşı bana haber etti. Atan seni çağırır diye. Hemen gittim onu görmeye elimde gördüğün ulağı sana ulaştırmanın önemli olduğunu söyledi." Elinde bulunan mektubu lena'nın pürüzsüz ellerine verdi. Eline değen soğuk mektupla beraber Lena kardeşine bakıp saygıyla eğildi.

Saygıyla eğilen lena'yı yamanda takip etti. İkisi eğildikten bir süre sonra Lena dik durdu. Ardından yamanda dik durdu ve Lena balkona yöneldi. Bu suolarda klasik bir "Git!" deme şekliydi. Baş selamı veren yaman kapıyı kapatıp ordan uzaklaştı.

Eline bakan lena mektubun içeriğini düşünüyordu. Acaba düşmanmı acaba o mu yaptı. Acaba karşı tarafta mı... Sonunda dayanamayıp mektubu açtı. Okumaya başlarken ilk satırda güzel bir söz vardı.

Sevgili kızım Lena li'ye;
Ben Salur Li, Li klanının meşru lideri ve koruyucusu görkemli ayın sol kolu Suo klanının dostu..

Dost kelimesini gördükten sonra Lena gözlerini kapatıp rahatladı. İçinden bir ateşin yavaş yavaş söndüğünü farketmedi.

...Ve dahi arkadaşı. Kızım biliyorsun ben sevgi ile haşır neşir olan bir babayım. Ne sana ne dağ'a nede yaman'a asla kötü laf söz etmedim. Şuana kadar bir kez olsun vurmadım. Siz değerli parçalarım sizin değerli parçalarınızı nasıl parçalarım ? Hun Suo benim torunumdur. Hem Li hem Suo klanının barış meyvesidir. Görkemli ay imparatorluğunun en iyi servetidir. O olmasa siz siz olmasa biz şuan varolmazdık. Üzülerek söylüyorum ki o Kum anka kuşu imparatorluğu Görkemli ay imparatorluğuna karşı iyi bir rakip buldu. Adını bilmesekte ordusunda %60ın üzerinde efsanevi azizlerin olduğunu öğrendik. %10u ise ustalardan oluşuyor. Bizden üstün bir yapıları var. Kısacası ne biz ne siz nede imparatorluk onları yenebilir. Tek çare barış yada suikast! Bu yolda öleceğim belki ama suikast için büyük bir birlik turnuvaya gidecek. Orda kurulan kuşatmaya destek çıkan liderlerin toplandığı alanda ise bizde olacağız. Oğlum Yaman ve Dağ, Li klanının yeni liderleri olmak için uygun değil. Senden ricam Kuşatmayı engelleyebilirsek o zamana dek Li klanının yeni yöneticisi ol. Ama biz kaybedersek bu topraklardan kaçın. Sizin hayatlarınız gelecek nesil için önemli. Kökümüz kurumasın!" Saygılar Salur Li..

Mektubu, içinde kopan fırtınalar ile bitiren Lena koşarak odadan çıktı.

Kendime ceza olarak 2. Bir bölüm yazdım. Sorularınız olursa sormaktan çekinmeyin. İyi okumalar esen kalın...

HUN SUOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin