2. Sezon 11. Bölüm; Hazır ve Ateş

22 5 1
                                    

Elinde tuttuğu mektubu sıkıca tutarken gözlerinden yaş geliyordu. Mektup babasının ve dahi soyunun hayatını adadığı kişi tarafından yazılmıştı. Hang Sharon, hang handeanlığının başı ve görkemli ay imparatoruydu.

Tabi onu izleyen tuğ torp bir iç çekerek;
"Kaç hun, kaç!!" Hun bu duyduğu sözlerle beraber hızlıca kaldığı odasına ilerledi.

Odaya gidemeden odanın başında kırmızı tüylü erleri gördü. Kendisine lanet ederek başka bir yol aramaya başladı. Burda kaldığı iki üç hafta boyunca tüm koridorları çıkışları önemli yerleri çizdiği defteri yanında getirmişti.

Aslında dışarıdan normal kitap gibi görünen defterin içinde hun'a ait bir sürü bilgi vardı.

Okuduğu ölüm kalım hikayeleri ve kitaplarından herzaman her durumda yedek bir plan için hazırlık yapmanın gereğini öğrenmişti.

Burda ilk geldiği hafta hapis hayatı yaşadığı için bu düşüncesi ve öğrendiği bilgi birleşti.
Eğer Tuğ Torp yada oğlu Ra Torp bu haritayı görecek olsalardı hun'u hang Sharon'a bırakmadan kendileri öldürürdü.

Arka taraftan giden hun defterde çizili yolu takip etti. Birden fazla muhafizla denk gelen hun yola başlamadan yüzüne burdaki pazarlardan birinden aldığı sahte pamuklarla sakal yapmıştı. Aynı şekilde aura arttıran birkaç materyal ile kendisini erler arasından farkettirmeden geçirtti.

Şuanda gücü aziz seviyesinde görünüyordu. Ama aldığı tüm bu güçlendirmeler süreye bağlı ve göstermelikti. Yaklaşık 30 saniye sonra bitecekti.

Yol hızla biterken son on saniye kala kapının eşiğine geldi. Kapıdan geçer geçmez kalan 7 saniyede sahile kıyısı olan ve etrafında kimse olmayan gemiye bindi. Kalan 3 saniyede ise kendine saklanacak yer aradı.

Süre biter bitmez hafif bir tepkiye maruz kalan hun kan kustu.

"Lanet, bunlar bile geri tepkiye sebep olabiliyormuş." Hun biraz dinlendikten sonra içine girdiği kasanın civarında birinin ayak sesini duydu.

Fazla bir tecrübe yaşamamış hun ise ses çıkarmadan beklemeye başladı.

"Hey, Yu ming ne yaptığını sanıyorsun sen!" Sesi kaba gelen herif konuşurken bir pırt sesi duyuldu.

Yu ming, kılıçla adamın karnını delerken çıkan ses adeta osuruk sesine benziyordu. Yada adam korkudan osurdu ?

"Siz sözde tayfacılar ile en fazla görkemli ay imparatorluğuna gidebilirim. Ben dünyanın sonunu bulup oraya yerleşeceğim. Ayrıca bu gemide bulunan mallar benim olacak!" Zarif ama kirli niyetli ses yavaş yavaş oradan ayrıldı.

Ağzıyla elini kapatan hun bir oh çekip rahatladı. Kasa'nın kapağını aralayan hun etrafını inceledi. Yerde uzunlamasına yatan şişman bir adam vardı.

Bu az önce karnı delinen adam olmalı değil mi ?

Hun içinden geçen düşünceleriyle beraber kendi kendine durumu analiz etti. En ufak hatada kaçma şansı yoktu. Zaten görkemli ay imparatoru tüm topraklarına ihanet etti.

Şimdi geriye tek üzüntüsü olan ailesi ve o mektupta geçen sözler vardı..

"Herşey bitti mi ? Babam, annem, dedem, dayılarım ve amcam hepinizi kaybettim. Hepinizi tekrar görebilecek miyim bilmiyorum. Ne kadar uzun sürerse sürsün senden intikamımı alacağım Hang Sharon.."

***

"Tuğ torp, biz hang Sharon'un hun suo'yu teslim alması için gönderdiği kafileyiz." Tuğ karşısında olan insanlara bir bakış attı.

"Hang Sharon'un erleri demek, hoşgeldiniz. Görkemli ay birliğini yok ettiğinizi duydum ?" İğneleyici bir sözle konuşmaya başlayan Tuğ cevap bekledi.

Aralarında kırmızı uzun tüylü kafalık takan biri cevap verdi.

"Evet Hang Sharon'un önderliğinde görkemli ay birliği yok edildi. Esirlerin çoğu idam edildi. Kadın esirler ise biz erlere sunuldu. Hun Suo adlı çocuğu alıp gidince bize en iyilerini verecekler." Pis pis gülmeye başlayan kafile ekibine ters ters bakan tuğ sakin bir tonla;

"Oo kahramanlar için güzel bir ödül olmalı, ileride oluşturacağımız birlikle beraber kimse bizden üstün olamayacak." Tuğ kafile ekibini krallığına davet etti.

Kafile ekibi krallığa girerken Ra torp endişeli bir şekilde uzaktan onlara doğru geliyordu.

"Evlat ne oldu, Nedir bu halin ?" Tuğ yüzü düşmüş bir şekilde oğluna baktı. Yüzünde su kabarcıkları olan oğlunun çok koşturduğu belliydi.

"Baba.. Efendi Tuğ torp, Hun adlı çocuk... Kaçtı.."

***

Hun gemide 7 gün sessiz sedasız kalmıştı. Bulunduğu yer geminin alt tarafı olduğu için ne giden vardı ne gelen. Alt tarafta yedek olarak alınan yiyecekler ile 7 gün dayanan hun son güne yemek kalmayınca güverteye çıkma kararı aldı.

Torp krallığı-gorkemli ay kasabası arası 5 gündü. 2 günde olası gecikme ve fırtına için yedek yemeklerdi.

Hun alt tarafta bulunan haplarla, şifalı sularla yetişimine çalıştı. Yetişimi 1 seviye artıp 5. Aşama temel seviyeye ulaşmıştı. Bir gün daha beklese 6. Aşamaya ulaşması mümkündü.

Çünkü burda bulunan şifalı sular bilinç alemi dar boğazı için gerekli bir şifa idi. Ama bunu temel seviyede yükselmek için kullandı. Bu sebeple beklenenden daha hızlı biçimde seviyesi arttı.

Hun bugünde son kalan yiyecekleri yiyerek sabah kahvaltısını yaptı. Yetişimi için bir saat kadar uğraştıktan sonra gemi sallanmaya başladı. Hun durumu anlamadan gemi su aldı. Derin bir nefes alarak güverteye çıkan hun geminin direğinin bulunduğu yerde koca bir boşluk gördü.

Sağ tarafta devasa bir gemi vardı. Oraya bakar bakmaz bir top mermisi daha geldi ve geminin gövdesi ikiye ayrıldı.

Hun ikiye ayrılan geminin alt tarafında bağlı bir tekne olduğunu görüyordu. Gözüyle kestirdiği tekneye en kısa yoldan inmeye başladı.

5 dakika önce-

Hava sıcak ve güzelken birden ortaya çıkan küçük bir gemi bu güzelliği bozmuş ve önlerine geçmişti.

"Kaptan önümüzde bir gemi var eğer durmazsak onları ezeceğiz." Endişeli halde gelen ikinci kaptan birinci kaptana durum raporu verdi.

"Mavi bayrakları sallayın, onlar bizim yolumuzda ortaya çıktı. Kimse için yolumu çevirmem. Yetiştirmem gereken hindistan cevizleri var.

(Mavi bayraklar; Renk olarak dikkat çektiği için yön değiştir anlamında gemiciler tarafından kullanılan bir yöntemdir. Tamamen benim kurgum gerçek değildir.)

"Bunlarda kim böyle." Zarif ama kirli bir ses önünde ortaya çıkan kendi çaldığı gemisinin 3 katı büyüklüğe sahip bir gemi vardı. Daha önce görmediği bir flamaya sahip gemi onlara mavi bayrakla durmalarını söylüyordu.

"Mavi bayrak mı ? Hey siz kimsinizde bana bayrak çekiyorsunuz." (Mavi bayrak; görkemli ay imparatorluğu ve o tarafta kalan her toplulukta savaş ilanıdır. Aksi olan kırmızı bayrak tutulur ve savaşa başlanır.)

Kırmızı bayrak bağlayan zarif sesli adam. Tüm topları bağladığı ipe dikkat ederek güverteye çıktı. Gücü aziz seviye olan zarif sesli adam tek başına da olsa kendine güveni tamdır. Eğer kendine güveni olmasaydı bu gemiyi torplardan kaçıramazdı.

Büyük gemide oluşan izdiham daha fazlaydı.

"Efendim gemi çekilmiyor ve kırmızı bayrak çekmiş."  Sesi az gelen sıska adam ikinci kaptana rapor verdi.

"Kırmızı bayrak mı ? Lanet, bu adamda kim kırmızı bayrak soylulara özeldir kendini ne sanıyor böyle." İkinci kaptan, birinci kaptana durumu açıklamak için ayağa kalktığı sıra bir top mermisi gemilerine vurdu.

"Canına susamış." Dişlerini gıcırdatıp koşarak tayfaya bağırdı. Şuanda birinci kaptana haber veremezdi çünkü onunda durumdan haberdar olması için söylemesine gerek yoktu. Gemi gereğinden fazla sallanmıştı.

"Topları ileri sürün" bağıran sesle beraber ayağa kalkan tayfa hızlıca savaş durumuna geçti. 2 tane top çoktan atesşenmeye hazır bekliyordu.

"Hazır ve ATEŞ"

HUN SUOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin