12. Bölüm; ******* *********

36 11 0
                                    

Görkemli ay imparatorluğu

Hun ve kafilesi ilk baskınla beraber çok şaşırmıştı. Aslında hun bu durumu bekliyordu. Çünkü aristokrat aileler arasında bir kayıp çok fazla şey getirebilirdi. Sonuçta hâlâ en güçlü olmasına rağmen 2,3,4. sıralarda olan aristokrat aileleri bu durum için birleşebilirdi.

Hun eğer ölseydi. Ona güçsüz olduğu için kaderinin kötü olduğu arkasından halk tarafından söylenirdi. Güçsüz bir lider imparatorluğu yıkan ilk taş olabilirdi.

Bu sebeple güçlü olan her zaman güçsüzü ezme hakkına sahipti.

***

Hun suo imparatorluk başkentine vardığında nefes nefese kalmıştı.

Onu karşılayan kişiler ise 12 aristokrat ailesiydi. Hepsi şaşkındı. Sonuçta Hun bu şekilde gezmezdi. Ölüm kalım durumlarına alışık değildi.

İlk sessizlik bir aile tarafından bozuldu.

"Kıymetli genç lider, yol üzerinde bir aksilik mi oldu ?" Gözleri keskin bakan adam konuştu.

"Huh, evet bir aksilik oldu ama atlattık!" Hun ise düzgünce durumu açıkladı.

Eğilerek bir başkası devam etti. "Saygı değer İmparator toplantı için geldi mi ?" Bu sefer hun'un yardımcısı Hans sia konuşmuştu.

Bir muhafız öne çıkıp cevap verdi. "Malesef daha gelmedi. Gönderilen mektupta gelmeyeceği kesin bir dille yazılsa da hala gelme olasılığı var."

Bu sefer hun'un karşısında olan bir kadın söylendi. "Sonuçta o bir imparator istediğini yapabilir."

Kadına ters ters baktıklarını gören eşi onu susturdu. "Hey, hey eşim hyale bland sadece aklına geleni söyledi. Lütfen affedin kusurumuzu."

"Sorun değil lord Yhosan siz ve aileniz İmparator için çok önemlisiniz. Sonuçta ticaret ağı sizin elinizde." Hun dikkatle onları çıkılmaz bir çıkmazdan kurtardı.

"Genç lider bizi övüyor." Lord Yhosan sakince övgüyü kabul etti.

"Eh, neyse toplantı salonu nerde ?"

***

O anda bir ses duyuldu. Antik bir ses...

"3. Test başarılı!" Nefesi ağır ağır almakta olan Dao uyandı. Duyduğu şeyler sonucunda hâlâ düşünceliydi.

"O adamı o an nasıl hatırladım. Adını söyledim ama onun tarafından öldürülmüş olmam gerekiyordu. Peki ama nasıl imparatorluğa vardım. Hatta toplantıya ulaştım."

"Sorman gereken soru bu değil insan!" Antik bir ses dışında ilk defa farklı bir ses duyan Dao gerildi.

"S- sende kimsin ??" Dao kendine hakim olmaya çalışıp konuştu. O an baskıcı bir ses tekrar duyuldu.

"Ben antik bir tanrıyım. Lakin bedenim miliyıllar öncesinde parçalandı. Şuanda saf bir ruhum uzun zamandır mirasımı alıcak birinin çıkmasını bekledim.." ses aniden bozuldu.

"Ah, bir sakat insansın demek ?" Dao bunu duyunca duyguları karmaşaya büründü. Sakat biri olarak nasıl bir antik tanrının önünde durabilirdi. Ona o hakkı kim vermişti ki...

"B- b- ben doğru doğru ben sakatım. nasıl sizin gibi bir antik tanrıyı rahatsız edebilirim hemen hemen gidiyorum." Aklına birşey gelmiş gibi geri dönmek üzere olan dao söze devam etti.

"Özür dilerim, bana ceza vermenizi beklemeyi unuttum." Başını eğen dao gözlerini sımsıkı kapatıp kaderinin sonunu beklemeye başladı.

Ama beklediği olmadı. O ses sadece hırlayarak bekliyordu. Hırlamayı durdurup konuşmaya başladı.

HUN SUOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin