Bakışlarını ondan kaçırdı, göle doğru döndü, elleri arkasında birbirini tutuyordu.Ellerinin titrediğini fark etmemesini dileyerek, aklından geçenleri ona gerçekten söylediğine inanamadı.
Gerçi bu sözleri doğrudan ona söylediğinde kendini daha iyi hissetti. Her şey doğru... Ona nerede ve nasıl öldüreceği önemli değil, bunu başlangıçta isteyen oydu.
Gözlerini kapattı ve havanın soğuk esintisini hissettiğinde dudaklarında bir gülümseme belirdi. Kiraz çiçeklerinin sesi, bir de gölün sesini ekleyince kulaklarında çalan bir müzik gibiydi.
O kadar sakinleştirici bir his veriyordu ki eğer mümkünse sonsuza kadar burada kalmak istiyordu. Hele ki bu manzara büyüleyiciyken, onu buraya getiren ağarmış saçlı adam olması daha da büyüleyici hâle geliyordu.
Sessizlik onları sarmıştı ama herhangi bir gariplik hissetmiyorlardı. Gece mavisi saçlı kadın arkasını döndü ve onun mor gözleriyle kesişmek için gözlerini açtı.
"Dün ne oldu?" Sadece bir sebep soruyor, yanına oturmadan önce ona doğru yürüyor.
Kurokawa İzana, yanına oturana kadar onu izliyor. İkisi önlerindeki güzel manzaraya bakarken çimlerin üzerinde oturuyorlardı.
"İki gün sonra Shibuya'ya gidiyoruz." dedi gülümseyerek, planlarını ona nasıl bu kadar kolay anlatabilirdi?
Biliyor ve onun masum, güzel yüzünde ifade ettiği her tepkiyi seyrediyor. Mor küreli adamın bunun bir tuzak olup olmadığı umrunda değil, bildiği tek şey bir gün onun öleceğiydi.
Onun hayatına son verecekti.
"Shibuya? Uzak değil mi..?" Sesi kısıldı, mavi ileriye doğru bakan küreler oluştu.
Yurisa onu ziyaret etmeyeceğini mi düşünüyordu? Onu bu kadar erken mi öldürecekti? Shibuya'daki işleri bittikten sonra Yokohama'ya geri dönme zahmeyine girmesin diye mi?
"Bekleyebilirim..." Garip bir şekilde gülümsedi, gözleri seğirdi, buna rağmen kendisini öldürmesine izin verdi, bugün bunu yapmasına imkan yok!
Hayır! Hâlâ günlerce yaşamak istiyordu!
Gözlerini sessizcd manzaraya bakan ama onu dikkatle dinleyen İzana'ya kaydırmadan önce düşündü.
Hayır, isterse bugün onu öldürebilir...
Kurokawa İzana'yı gördükten hemen sonra hayata teslim olup kendi kafasına vurmak isteğiyle gülümsedi.
"Anlaşma bir anlaşmadır. Hâlâ öğleden sonra üçte hastaneye gidiyorum. Geç kalmamın bir sakıncası yok, değil mi?" Yüzüne her zamanki tatlı gülümsemesini yerleştirip ona döndü.
Dudakları aralanmıştı, nasıl böyle gülebiliyordu? Masum görünüyor ama hayır, çıplak eli ve ayaklarıyla birini öldürebilir! hatta yüzünü mahvedebilir.
Yanındaki bu kadını suçlayamayız, onun büyüsüne kapılmıştı... Bu yüzden başarılı olacağını düşündüğü tek şey bu plandı.
"O halde seni bekliyor olacağım." Dizlerini kucaklarken hafifçe gülümseyerek mor kürelerinden uzaklara baktı.
Beyaz saçlı adam için ifadesi her zaman çok sakin, sıcak ve yumuşak, çok huzurlu görünüyordu. Hiç anlamadığı, onun gibi hastanede mahsur kalan biri nasıl böyle gülümseyebiliyordu?
Ölüm yaklaşmışken onun gibi biri nasıl böyle gülümseyebilirdi? Dünya onun böyle gülümsemesi için fazla acımasız.
Onun gibi biri boşluğa düşebilir mi? Aynı onun gibi.
Bu da aklında beliren başka bir soruydu, kafa karışıklılığıyla başını eğdi ama gülümsemesi kaldı. Aynı zamanda mor küreleriyle tüm yüzünü taramaya başlıyor, gözlemliyor ve aklından geçenleri düşünüyordu.
Oradayken yüzünü yakan sıcaklıktan dolayı kendi hareketi ile göle atlamak istiyordu. Bunun nedeni ise bronz tenli güzel adam Kurokawa İzana'ya saldırmasıydı.
°°°
2/17/06
Önündeki insanları izliyor, sırtı banka yaslanmış rahatça oturuyordu. Yurisa sessizce onları izliyor, Güneş çoktan batıyor ve işte orada, hırkasını giyiyor.
Sabırla onu bekleyen bulut turuncuydu, o kadar sakin geliyor ki, soğuk hava esintisi ve insanlar mutlu bir şekilde birbirlerinin işlerinden keyif alıyorlar.
Orada tek başınaydı, bir bankta tek başına oturuyordu, buna alışmıştı. Uzun zamandır burada olduğu için hastalar ona yakındı, böyle zamanlarda hep yanlız kalmak istiyordu.
Kurokawa İzana bir istisna, değil mi Yurisa?
Aynı anda bir iç çekti, kulaklarında bir motorsiklet sesi oluşunca nefesi kesildi. Sesin geldiği yöne dönmesini sağladı.
Mor olanlarıyla karşılaştığında dudaklarında bir gülümseme belirdi, hemen ayağa kalktı ve ona doğru koştu.
"Geç kalacağını düşünmüştüm." diye mırıldandı, tam önünde dururken.
"Yarından sonraki gün sanırım..." On sekiz yaşındaki erkek gülümseyerek ona doğru bir adım attı.
"Seni bekleyeceğim." gözleriyle gülümsüyordu ama kaskı ona taktığında durdu.
"Hı-hı." diye mırıldandı kaskının kilitlendiğini duyduktan sonra mor kürelerinin onunkine doğru hareket ettirmeden önce.
"Hadi gidelim." Adam ona sırtını döndü ve bisikletine doğru yürüdü, o da neşeli gülümsemesiyle onu takip ediyordu.
Tıpkı dün yaptığı gibi onu kollarının arasına hapsederek ilerlemesine yardım etti. Hiçbir şey söylemeden motorunu çalıştırdı ve onlara doğru yola çıktı.
Gözlerini kapatıyor, onun ellerinin yanına yerleştirdiği için ellerinin kendisine dokunduğunu hissedebiliyordu. Onun yanındayken ona hissettirdiği bu karışık duygular yüzünden kalbinin hızla attığını kulaklarında duyabiliyordu.
Midesinde neşeyle uçuşan kelebekler, arkasında kimin olduğunu, onun kollarının arasında olduğunu düşunünce tüyleri ürperiyordu.
İçindeki her şeyi neşeli, özellikle de anormal şekilde kan pompalayan enerjik kalbi. Kanın yüzüne akmasına ve yanmış bir domates gibi görünmesine neden oluyordu.
Gözlerini açtı, soğuk hava esintisi onu karşılarken genişçe gülümsedi.
Tanrım... Sonsuza kadar onunla kalmak istiyordu.
Her ne kadar ölüm kelimesi onu bekliyor olsa da Kurokawa İzana ile yolculuk yapmanın kendisini canlı hissettireceğini hiç düşünmemişti.
740 kelime🤝
Şimdilik bu kadardı... Umarım beğenmişsinizdir. Eleştiri yapacaksanız bunun bir çeviri kitabı olduğunu unutmayın. Bir yazım yanlışım varsa lütfen söyleyin, düzeltirim. İyi okumalar, iyi günler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐏𝐀𝐑𝐓𝐘 𝐀𝐃𝐃𝐈𝐂𝐓 // ⍟𝐊𝐔𝐑𝐎𝐊𝐀𝐖𝐀 𝐈𝐙𝐀𝐍𝐀⍟
Fanfiction☞︎︎︎ÇEVİRİ KİTABIDIR☜︎︎︎ Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar...❦︎