Amaranthus

244 34 27
                                    


Bulunduğu durumdan pek de memnun olduğu söylenemezdi. Arif'le uyandıktan sonra böyle uyanmak onu rahatsız etmişti. Yavaşça yatakta doğrulup gözlerini ovuşturduktan sonra az önce konuşan adama baktı. Kahya gibi giyinmişti.

"Şu hanımları dışarı alabilir misin acaba?" Kendinden tiksindiğini hissedebiliyordu. Kahya şaşırmış gibi duruyordu. Cenan sırf bu evrendeki Cenan gibi gözükmek için kadınlara olan saygısını kaybetmeyecekti. Böyle bir evrenin var olması bile kendisini kendinden soğutmuştu.

Kahyanın hanımları uğurlamasını izledikten sonra yatağa geri uzanıp elleriyle yüzünü kapattı. Bu evrende ne dönüyordu acaba? Bir iç çekti. Gerçekleri öğrenmeye hazır olup olmadığını sorguladıktan sonra kaçamayacağını anlamıştı. Tekrardan kahyaya döndüğünde, onun yüzünde endişeli bir ifade olduğunu görmüştü.

"Ee nedir kimdir bu adam?" Ses tonunu ciddi ve kaba yapmaya çalışarak. Kahyanın bir ürperdiğini farketmişti. "Şu sizden borç alıp geri ödemeyen adam efendim. Sonra ise sanat atölyesindeki malzemeleri borcu yerine alınca bize intikam yemini biçen adam."

"Eee? Kimmiş bu bebe?" Yatakta nedensizce bağdaç kurası gelmişti. "Kendisini Cenan Adıgüzel'den intikam alabilecek kadar büyük görmeye tenezzül eden minik bebe..." Kahya yutkundu. "Ee-e" sesi titriyordu. "Arif Güloğlu diye bir genç efendim."

"Sikerim böyle işi ama ya." Ani bir sinirle sesi yükselmişti Cenan'ın. Bu evrende böyle bir ilişkileri mı vardı? Hiç tanışmamış olmak bile bundan daha iyiydi. "Efendim sakin olun lütfen. Çok sinirlenmeyin. Zaten çocuğu getirdik. Aşağıda kendisi."

Ah ne güzel daha ne kadar boktan biri olabilirdi acaba? Anlaşılan burada mafyaydı. Bu işlere nasıl bulaştığını sorgulamak bile istemedi. "Bizim bölgemizde bize hava atana, fırtınanın nasıl bir şey olduğunu öğretiriz. Şimdi siktir git. Gözüm kimseyi görmek istemiyor."

Kahya hızlıca odadan çıkıp kapıyı kapattı. Cenan kafayı yemek üzereydi. Tüm gün cidden böyle mi davranmak zorundaydı? Kendi kendinden gıcık kapmıştı az önce. Sinirle sızlanırken bütün sinirini yataktan çıkardı.

Sonrasında kalktı ve dolabına baktı. Hep hiç onluk olmayan kıyafetler vardi. İç çekti ve ordan beyaz gömlek ile siyab bir palto aldı. Saçlarıyla hiç uğraşası gelmemişti. O yüzden dağınık bir şekilde bıraktı. Alt kata inerken evin odalarını ve bütün koridorları incelemişti. Bir kaç tane aile fotoğrafı gördüğünde bu mafyaliğın ailesinden ona geçtiğini anlamıştı.

Bir odadan sesli bir şekilde küfredişler duyulabiliyordu. Arif'in bu odada olduğu belliydi. İç çekerek ifadesiz oyuncu suratını takındı. Sonrada kapıyı açtı. Açtığı gibi oda bir sessizleşti. Korumalarını tuttuğu Arif'in yüzü ise ona döndü. "Demek sensin o şerefsiz. Benim değerli parçalarıma el koyan."

Cenan nasıl davranması gerektiğini şaşırmıştı. Kızması gerekiyordu ama şu an içten içe kırılmıştı. Arif ona küfür ediyordu evet ama ilk defa böyle ciddi bir tonda söylemişti. Cidden ondan nefret ediyor olmalıydı.

Korumalar arasında zorla tutulan gence yaklaştı. "Hayırdır yürek falan mı yedin sen genç adam?" Sanki sinirlenmiş de sakinliğini koruyormuş gibi davranıyordu. Tam önünde durduğu anda Arif onun yüzüne tükürmüştü.

Şimdi napmalıydı ki? Refleks olarak eli yüzüne gitti ve tükürülen yeri sildi. "Herkes odayı boşaltsın. DERHAL."
Odadaki herkes bir anda yok olmuştu. Cenan bile bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. Kendisi de bir anlığına afalladı ama sonra Arif'e geri döndü. Yüzünde iğrenen bir ifadeyle korumaların arkasından bakıyordu. "Anca köpekler gibi sahibinizin sözünü dinleyin zaten. Adamlığınıza noldu be?"

Her Evrende Sen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin