Günaydın Derin'im sesiyle ayıldım sabah. Belimi elleri sarmıştı, gülümsüyordum, huzuru ilk defa bu kadar güzel hissetmiştim sanırım. Sanırım değil. Evet. Bu kadar güzel hissettim ilk defa.
Oteldeydik, sadece o ve ben, döndüm ona doğru saçlarımı arkaya doğru attı, alnımdan öptü. Nasıl olur da bir adam bu kadar güzel sever. Tuttum elini, dudağıma doğru götürdüm, avuç içinden öptüm o güzel adamın, parmaklarından..
Ailem İzmir'e gitmişti 1 hafta önce, 2 hafta sonra geleceklerdi. Eh bu yüzden kafam rahattı.
-Günaydın sevgilim
+Kalk hadi kahvaltı yapacağız, az zamanımız zaten vakit kaybetmeyelim
-Az mı? 2 gün daha burdasın
+Zaman çabuk geçiyor
-Ee ne yapalım bugün?
+Bence bugün, yarın ve sonra ki gün bi yere gitmeyelim
-Neden ki?
+Sadece sen ve ben
Aşağı kahvaltı yapmaya indik, elimi bir an olsun hiç bırakmadı. Kokusu burnumdan ayrılmıyordu. Yüzümde, içimdeki huzurun gülümsemesi vardı.
Sanırım ben şizofrenim. Evet şizofrenim. Umut yoktu. O yoktu. Ama nasıl olur? Kokusu burnumdaydı. Hayır gerçekti. O geldi. Nerede peki geldiyse? Geldiyse ben neden hala karanlık bir odadayım? Yanı başımda depresyon ilaçları? Derken.. Bağırmaya başlamıştım, anlam veremiyordum, saçlarımı çektim, yastığımı ısırdım, tırnaklarımı yüzüme geçirdim, canım acıyordu.
Yokmuşsun sen meğer, hiç de olmamışsın, Doktor söyledi sevgilim. Fakat... Fakat hala kokun burnumda..