Anything Else?

182 47 108
                                    

Günümüz Taehyung'dan

Hemşire, yemek yedikten sonra bana odama kadar eşlik etmişti. Odaya geldiğimizde klasik iğneleri yaptıktan sonra uyumamı söyleyip çıkmıştı. Dediğini yapıp, uslu bir çocuk olup uyumaya çalıştım ama nafileydi. Uykum bir türlü gelmiyordu. Hastane'nin soğuk, rahatsız edici fakat bir o kadar da sessiz yatağında; bi sağa dön, bi sola dön ancak yatakta bana kırk tur attırmaktan başka bir şeye faydası olmadı. Ama nihayetinde bütün bu uğraşlarımın karşılığını almam uzun sürmedi ve uykunun beni içerisine çekmesine izin verdim.

...

'Evdeydim. Dışarıda yağmur yağıyordu. Pencereden yağmurun yağışını izliyordum. Babamın eve geldiğini gördüm. Heyecanla yerimden kalkıp kapıya doğru gittim hiçbir şeyden habersiz. Ona evimizin kapısını açtım. İçeri girdi, sersemleyen adımlarıyla. Boş salona doğru ilerledi, arkasından takip ettim. Boş koltuğa kendini bıraktığında bana karşın, 'sigara getir' dedi. Anlamadım, sevgi beklentisi dolu gözlerle ona baktım. Bana bağırdı. Oturduğu yerden fırlayıp ayaklandı. Gözlerim benden izinsiz dolmaya başlamıştı. Belinden kemerini çıkardığını gördüm. Bana doğru yürüdü, aramızdaki kısa mesafeyi kapattı. Küçük bedenime ilk darbeyi attı. Çığlıklarıma karşılık daha da sert vurdu. Canım acıdı ağladım. Canımın acımasını umursamazca vurmaya devam etti ,tekrar ve tekrar aynı yerlere kemerini indirdikçe indirdi. Annem geldi ona da vurdu. Daha çok ağladım. Yerde acıdan ve ağrıdan kıvranıyordum. Her şeye rağmen ayağa kalktım onun bacağına sarıldım yapmaması için. Beni itti. Yere düştüm tekrar. Bu sefer kafasına televizyon kumandasını sehpadan kaptığım gibi fırlattım annemi korumak adına. Annemi kısa süreliğine bırakmıştı, birden fazla kez darbe almış bedeni daha fazla dayanacak kuvvet bulamayınca yere bırakmıştı kendini . Ama o adi herifin dikkatini annemin üzerinden çekmiş olsam da bu sefer odak noktası ben olmuştum. Daha çok dövdü beni. Her yerim yara bere içindeydi. Annemse beni kurtarmak için çığlıklar eşliğinde bağırıyor beni onun elinden kurtarmaya çalışıyordu. Bunu fark eden babam olacak herif bu sefer annemin üstüne doğru yürümeye başladı. Arkasındaki sehpayı görmeyen annem ona takılıp yere düştü. Saçını kavradığı gibi annemi ayağa kaldırarak duvara yapıştırdı. Boğazına asılı olan büyük ellere rağmen annemin tek çığlığı kasvetli odada yankılandı. "Taehyung kaç, saklan!". Dediğini yaptım. Evden kaçtım ama ondan kurtulmak olası değildi, acaba annem elinden kurtulabilmiş miydi? Yoksa düşünmeyi bile istemediğim şey gerçekleşmiş olabilir miydi?

Bir gece vakti ;ara sokakta, bir sokak lambasının altındaydım tek başıma. Üzerimde kirden, kandan geçilmeyen en sevdiğim kıyafetlerim vardı. Yüzümde, acılı kanamaya devam eden yaralar ve ağlamaktan gözyaşlarımın oluşturduğu o küçük yollar, beraberinde devam eden bir titreme sarmıştı etrafımı. Yine kayıptım, yine kaçamamıştım, yine olmuştu, durduramamıştım. Bu kaç defa olmuştu halbuki? Neden kendimi, annemi koruyamamıştım? Neden ondan uzak durayım derken bir anda fırtınasının içerisine çekilmiştim? Daha çok ağladım. Yanıma bir beden yaklaştı. Oturdu yanıma, koluma dokundu. Tepki vermedim, annem sandım o konuşana kadar kafamı gömdüğüm kollarım arasından ayırmadım. Tekrardan koluma dokundu yine tepki vermedim. "Bu saatte neden dışarıdasın?" dedi yabancı ses, kafamı kaldırdım. Göz göze geldiğimizde dudakları aralandı. "Canın çok acımış olmalı" dedi yabancı tekrar. Yüzünde benden her ne kadar fazla derin yarası olsa bile, acıyla karışık bir gülümseme asılıydı. Düz kısa saçları, kocaman gözleri, mavi kısa kollu bir t-shirt, altında ise capri türü bir şort vardı. Bu soğuk havaya rağmen acaba üşümüyor muydu bu yabancı güzel? Onun sorusuna ağlamaktan tıkanmış burnumla cevap verdim "Sende kimsin böyle?" dedim, tatlı tatlı kıkırdadı. "Bende senin gibi hiç kimseyim." dedi. Garipçe onu izledim. Gözlerimi bir saniye olsun üzerinden ayırmadım ne demek istediğini anlayayım diye ama nafile ki anlayamadım. Ben onun sözlerini aklımda tartarken "Yaralarına pansuman yapmalısın yoksa mikrop kapar." dedi. Başımı salladım burnumu çekerken. "Üşümüyor musun?" diye sordum çekingence. Yüzünde buruk bir gülümsemeye dönüştü yüzündeki acı gülümseme "Üşümüyorum yabancı." deyip yanımdan kalktı ve boş sokakta yürümeye başladı bir süre sonra ise gözden kayboldu. Bense yabancı güzelin sözlerini aklımda tartıyordum.'

merry christmas my love | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin