Cross The Line

64 13 212
                                    

Günümüz Taehyung'undan

"Jungkook..."

Az önce söylediği iki kelime, 13 harften oluşan cümlesini duyduktan sonra içime kaçmış sesimi zor bela bularak dudaklarımı aralamayı başarmıştım. Neredeyse bir fısıltı gibi çıkan sesimle, ismini seslenerek bölmek istemiştim onu çünkü kafamı epeyce karıştırmıştı. Ama benim sesimi duymamış ve konuşmasına kaldığı yerden devam etmişti hemşire.

"Bir şeyler anlattığımda verdiğin küçük tepkileri, şimdi yüzünde gezinen o tatlı sayılabilecek şaşkınlığını, çektiğin videolarını, komik bir şey gördüğünde hemen heyecanla yanıma yanaşıp benimde görmemi sağlamanı, kare gülüşünü, kahve saçlarını, kahve gözlerini, burnunun ucundaki o beni, çift göz kapağını, kısacası senin hakkındaki her şeyi, en çokta seni seviyorum taehyung. Seni yarından az, bugünden çok seviyorum."

Ne diyebilirdim ki bu durumda? nutkum tutulmuştu resmen. Jungkooktan böyle bir atak beklemiyordum, her şey tek taraflı sanıyordum. Şimdi ne yapacaktım ben? bu senaryoyu daha önce hiç oynamamıştım, ağzımı açıp 'bende seni seviyorum jungkook, hem de deliler gibi' diyebilecek miydim? yoksa kaçıp, saklanacak mıydım? evet, muhtemelen öyle olacaktı.

"Jungkook..." konuşurken sesim ufakta olsa titremişti ama toparlamıştım. Siyah irislerini isminin dudaklarımdan dökülmesiyle, benim kahveliklerimle buluşturmuştu. Duygu yoğunluklu bu bakışlar altında ezilmemek pek mümkün olmuyordu ama buna rağmen, dudaklarımı birbirine bastırıp söyleyeceklerimi düşündüm.

Acaba söyleyeceklerim, aramızdaki bağın boyutunu değiştireceği için mi bu kadar gergindim yoksa siyahlıklarını üzerime dikmiş, benden gelecek cevabı bekleyen hemşireye ilanı aşk edeceğim için mi? bilmiyordum.

"Jungkook, bu nasıl söylenir bilmiyorum ama-"

"Taehyung, bana bir cevap yada bir açıklama vermek zorunda değilsin. Sana bu duygularımın varlığını söyleme sebebim, benim yaklaşımımın dostane olmadığını göstermek. Senin vereceğin karar doğrultusunda bir yaklaşım göstereceğimden de emin olabilirsin ne dersen ona uyarım, biliyorsun. Sana öyle yüklenmek istemiyorum, zaman tanıyorum."

Lafımı kendi cümlelerini sıralayarak bölen hemşirede takılı kalmış bakışlarım, oldukça donuk olmalıydı ki hemşire endişeli çıkan ses tonuyla tekrardan konuştu;

"Taehyung, iyi misin?"

Ona kısa bir bakış attıktan sonra kafamı aşağı yukarı sallayaraktan, iyi olduğumu onayladım. Dudaklarımı konuşmak adına aralamadan önce şimdi söyleyeceklerimin heyecanıyla bütün hücrelerim adrenaline boğulurken kalbim, neredeyse ağzımda atmaya başlayacaktı. Stresten dudaklarımı dişlemeye ve bir yandan ısırmaya başlamıştım, ağzıma yavaş yavaş kan tadı ulaşmaya başladığında dudaklarımı serbest bırakarak konuşmaya çalıştım.

"Duygularını anlayabiliyorum, birisini sevmekte bir suç değil bu yüzden seni asla yargılamıyorum. Bana tanıdığın zaman içinde çok minnettarım ama merak ettiğim bir şey var jungkook, ne zamandan beri hoşlantın sevgiye dönüştü?"

Bu sorduğum soruyla birlikte anında cevap gelmişti jungkooktan, demek ki bu soruyu bekliyordu.

"2018 haziran ayında, tüp değişim videonla seni gördüm. Sarı saçların vardı, kırmızı bir tokayla bağlanmıştı yukarıda, üzerinde kırmızı bir kazak içinde beyaz bi t-shirt, altında da açık renkli bir pantolon vardı."

Hemşirenin bahsettiği videoyu hatırlıyordum. O zamanlar kantinde sıra beklerken, 406 numaralı odanın hastası Bay Choi ile tanışmıştık. Kendisi epeyce konuşkan biriydi ilk zamanlar fazla konuştuğu için sevmezdim ama zamanla alışmıştım ona da, tıpkı hemşireye alıştığım gibi.

merry christmas my love | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin