Gece yarısına üç saatten az kalmışken soğuk iyice bastırmış, dışarıda tipi iyice artmıştı.
Ve Min Yoongi yine sağ tarafı buz gibi olmuş yatakta iki saat önce yalnız başına uyanmıştı.
Otel odasının içerisine sarı loş ışıklar hakimdi, Yoongi oturma takımının bir koltuğunda oturuyordu. İki bacağı da o farkında olmadan stresle sallanırken aynı şekilde farkında olmadan parmakları ile oynuyor, tırnak etlerini çekiştiyordu. Gözleri tam karşısına doğru odaklanmıştı ama içlerinde hiçbir amaç barındırıyormuydu.
Saçları kabarmış ve dudakları çatlamıştı. Yüzü solgundu ve kaşlarını çatmaktan başı ağrımıştı. Ayakları üşüyordu, çoraplarını dakikalar öncesinde çıkarmıştı çünkü çorap giymemekte inat etmişti.
İnat etmişti çünkü uyumadan önce ayaklarında çorap olmadığına emin olduğu halde ayaklarında çorapla uyanmıştı.
Hoseok habersizce çekip gidecek kadar düşüncesiz bir adamken aynı zamanda da Yoongi'nin üşüyen ayaklarına Yoongi uyurken çorap giydirecek kadar da anlayışlı bir adamdı.
"Ah,siktir..."
Yoongi başparmağındaki ani ve şiddetli acıyla yüzünü ellerine doğru indirmişti. Elleriyle oynamaya başladığını bile şimdi fark ederken başparmağının kenarını kanatacak kadar yolduğunu görmüştü.
Yüzünü buruşturup orta sehpanın üzerinden peçete alıp başparmağına bastırmıştı,beyaz peçetenin üzerinde kan yayılırken Yoongi'nin sinirle şekillenmiş yüzünü acı kıvrımları süslemeye başlamıştı.
Dudakları titremeye başladığı gibi avuçlarını yüzüne siper etti, omuzları sarsılarak hıçkırıklar eşliğinde ağlamaya başladı.
Artık uyandığında Hoseok'u yanında bulamamayı tuhaf karşılamıyordu ama bu sefer uyandığında ve odadaki yalnızlığı hissettiğinde içine bir kuşku düşmüştü. Odanın içerisinde onu aramış,onlarca kez çağrı ve mesaj atmış, yetmemiş lobiye inip birkaç görevliye Hoseok'u görüp görmediklerini sormuştu.
Ve bütün görevlilerin ona söylediği şey aynıydı,"Bay Jung iki saat önce otelden hızlıca çıktı."
Sakin olmak istedi Yoongi, geleceğini biliyordu. Hoseok elbette gelirdi ama nereye gitmişti ki? Neden gitmişti? Üstelik niye Yoongi'ye bir şey dememişti,neden Yoongi onun telefonuna ulaşamıyordu?
Sinirlenmek başta planları arasında yoktu ama bir saat önce oda servisi kapıyı çaldığında ve nane çayı getirip "Bay Jung bu saatlerde size nane çayı getirmemizi söyledi." dediğinde Yoongi sinirlenmeden edememişti.
Hoseok onunla dalga mı geçiyordu? Yoongi bez bebek değildi, Hoseok'un ilgilenmesi gereken bir eşya değildi.
Onun eşiydi.
Ve şimdi ise ağlıyordu Yoongi. Ona neden ağladığını sorsaydık büyük ihtimalle başparmağını kanattığı için ağladığını söylerdi.
Ellerini yüzünden çekti, yüzünü tavana doğru kaldırıp derin bir nefes alıp oflamıştı. Burnunu çekti,ellerinin tersiyle ıslak yanaklarını silip avuçlarını ağrıyan başına yaslayıp gözlerini yumdu.
Kötü düşünmek istemiyordu,bunun normal bir ortalıktan kaybolma olduğuna kendini inandırmak istiyordu. Ama tanrı aşkına ya Hoseok'a bir şey olduğu için Yoongi ona iki saattir ulaşamıyorsa?
Çalışanların dediğine göre Hoseok beş saattir otelde değildi,ne zaman uyanmıştı? Ya da uyumuş muydu? Yoongi hiçbir şey duymamıştı. Son hatırladığı şey Hoseok'un onun üzerine yorgan örtmesiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
attack on wolves
Fiksi Penggemar"Dokun bana." Hoseok şaşkınlıkla ve refleksle bir adım geriye giderken dudaklarından "Ne?" kelimesi dökülmüştü. "Dokun bana Jung, öp beni. Ve sana hissettireyim;aramızda,o mantıklı yanının asla kabul edemeyeceği şeylerin olduğunu hissettireyim."