~MARCOS GELİYOR~

8.9K 485 55
                                    

Dikkat zaman atlaması vardır!

10 gün sonra Vera

Komidinin çekmecesine koyduğum mektubu bir kez daha çıkardım. Tam on gün geçmişti,
Marcos bana bu mektubu on gün önce göndermişti. O zaman çok heves etmiştim,' yakında gelecekler! Savaşı kazandık!' Diye.
Ama on gündür hiç bir ses seda yoktu. Kurtlar ölüleri getiripte gömdükten sonra, geri dönmüşlerdi savaş meydanına.

Elimdeki mektubu açıp,her cümlesinde onlarca kez göz gezdirdim. Bu mektup biraz daha iyi hissetmeme sebep olmuştu, ama şimdi aynı sıkıntı yine içimde yerini almıştı. Kasabada yas vardı. Kimse dışarı çıkmıyordu, bazı evlerdeki feryat sesleri kesilmiş değildi. Bizim evde de kesilmemişti.
Vien hâlâ ağlıyor, her gün İvanı'ın toprağı taze mezarına gidiyordu. Tabii bende onu yalnız bırakmıyor ve peşinden gidiyordum.
Bir süre İvan'ın mezarında vakit geçirdikten sonra, vieni zorla eve getiriyor, ve bir şeyler yediriyordum. Aksi taktirde açlıktan ölecekti.

Neredeyse bir ay olacaktı. Gözüm yollarda kalmıştı, elimdeki bir parça kağıda güveniyordum. Marcos iyi diyordum, yaşıyor diyordum.

Odaya paldır küldür giren vien ile kendime geldim. Ne olmuştu? Yüzünde farklı bir ifade vardı. 10 gündür asık olan yüzünü kim güldürmüştü?
Ben sormadan o söylemeye başlayınca, heyecen ile doğruldum yataktan.

"Şimdi kurtlar geldi! Sürü akşama kalmaz kasabaya yetişecekmiş! Geliyorlar!" Diye bağırınca, göz yaşlarımı tutamadım. Gelicekti, Marcos gelicekti.

"Ama Vera, Marcos demiş ki, 'Vera evimize geçsin kasabada kalmasın.' "

"Tamam tamam! Ben şimdi hazırlanıp çıkacağım." Diyerek küçük çantamı elime aldım. Bu süre zarfında eve gidipte kendime bir şeyler almıştım, elime ne geçtiyse çantama sıkıştırmaya başladım.

"Yalnız gitme, biri gelsin seninle" Diyen viene dönerek başımı evet anlamında sallayıp çantamın fermuarını kapattım. Heyecan ile odadan çıkıp salona geçtim, ve vien ile vedalaştım.

"Kendine dikkat et, Marcosun psikolojisi iyi olmayabilir, onu yalnız bırakma."

"Onu hiç yalnız bırakmayacağım, bana güven."
Diyerek çıktım evden. Arkamdan kapatılan kapı sesiyle beraber, ileride oturmuş kurtların yanına gittim. Beni görür görmez ayaklandılar.

"Luna. Bir şeye mi ihtiyacın var?"

"Evet, siz ikiniz benimle gelin." Diyerek gösterdiğim kurtlar birer adım öne atıldılar.

"Emrinizdeyiz Lunam." Can kulağı ile diyeceklerimi bekliyorlardı.

"Benimle evime kadar geleceksiniz, sonra geri dönersiniz. Yalnız gitmek istemdim." Dedim.

"Hemen lunam." Diyerek kurtlarıdan biri öne altınca, ben ve yanımdaki diğer kurtta yürümeye başladık.

***

Yerlerdeki karlar erimeye başlamıştı, kar artık yağmıyordu. Başımı yerden kaldırarak ileri baktım, evimizin çatısı görünmeye başlamıştı. Hemen yanımdaki kurtlara dönerek, teşekkür ettim ve kasaba geri dönmelerini söyledim.
Beni onaylayarak geldikleri yoldan geri döndüler. Bende evime doğru daha hızlı adımlar ile yürümeye başladım. Marcos gelecekti, ev çok kirliydi. Evi temizlemem ve yemek yapmam lazımdı. Belki de yaralanmıştı. Umarım bir şeyi yoktur.

Birkaç adımda kapıya yetişmiştim. Montumun cebindeki anahtar ile kapıyı açıp, kendimi içeri attım. Evi bok götürüyordu.
Üzerimdekileri çıkararak askıya astım. Ardından adımlarım şömineyi buldu, uzunca bir süreden sonra yakabilmiştim ateşi. Evin biraz ısınmaya da ihtiyacı vardı. Bir süde oturup soluklandıktan sonra, başladım temizliğe.

***

Saatler geçmişti. Ben çamaşırları yıkamış,katlamış, evi süpürmüş, silmiş, havalandırmıştım. Kısacı ortalığı derleyip toplamıştım. Sıra yemek yapmaktaydı.
Güneş batmıştı ve Marcosun gelmesine az bir vakit kalmıştı. Hemen bir şeyler yetiştirmem gerekti.

Mutfağa girdiğim gibi dolaba yöneldim. Tanrım! Dolaptaki bir çok şey küflenmiş.
Peynir, salça, reçel,domates, ve daha bir sürü şey. Elime aldığım poşete küflenmiş ne varsa attım ve ağzını bağlayarak çöpe fırlattım. Evet evet fırlattım. Vaktim çok az çöpe kadar yürüyemem.

Bir süre ne yemek yapacağımı düşündüm, yapabileceğim pek bir çeşit yoktu. En sonunda kuru fasulye pilava karar verdim. Evdeki bir çok şey bozulduğu içinde yapacağım yemek çeşitleri sınırlıydı. Yoksa beceriksiz değilim, kıcama 10 çeşit yemeği bir masada indiririm.
Neyse boş yapmayacağım, yemek yapmam lazım.

Elime aldığım tencerenin içine bir miktar su koydum ve ocağın altını açtım.

***

Aradan bir buçuk saat geçmişti. Pilav olmuş, kuru fasulyenin ise bir kaç dakikası kalmıştı.
Tabakları çıkararak masayı düzmeye başladım.
Tam o sırada kapı çaldı. Kalp atışlarım hızlanırken koşarak kapıyı açtım.

________________________________

Hehehe en güzel yerde kestim.

Yine zaman atlaması yaptım, kitabı gereksiz uzatmak istemiyorum.

Arkadaşlar ben çok fena hasta oldum 👍 ne yapsam geçer. Boğazım çok ağrıyor. Hastaneden korkuyorum, bu yüzden gitmek istemiyorum. Önerileriniz varsa yazın.

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Yazım hatalırm varsa affedin 💞

KURDA  MÜHÜRLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin