Arkadaşlar önceki bölüme istediğim kadar oy gelmedi aktifliğimiz düşmüş :/
Bu bölümü erken atıyorum içimden geldi lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın bende emek veriyorum çünkü siz oy verdiğinizde ve yorum yazdığınızda motivasyonum artıyo ve bölümleri daha iyi bir enerji ile yazıyorum şuan oy sayımız düştüğü için biraz (fazla) mutsuz ve kırgınım..
Neyse bölüme başlayalım...
Şok içinde yerde yatan anneme baktım. Gözümden bir damla yaş süzüldü sonra devamı geldi bu damlaların. Dışarıda polis sirenleri çalıyordu, ambulans gelmişti fakat hiçbirini duymuyordum, sadece yerde olan anneme odaklanmıştım ve dünyaya kendimi kapatmıştım.
Bu yaşıma kadar her anımda yanımda olan, beni destekleyen, bazen kızsada pişman olup sonradan özür dileyen kişi şuan yerde yatıyordu ve ondan geriye kalan tek sıcak şey elime bulaşan kanıydı.
Ağlayarak annemin göğsüne kafamı koydum, belki hala kalbi atıyordur değil mi? Ama hayır, atmıyordu. Ölmüştü. Hıçkırıklarım ve göz yaşlarım çoğaldı. İçeri polisler ve sağlık görevlileri girdi. Beni yerden kaldırıp dışarı çıkardılar ardından içeri sedye götürüp annemi sedyeye koydular ve ambulansla hastaneye gittiler. Polislerin bazıları beni sakinleştirmeye çalışıyor, bazıları bunu yapan kişi hakkında tahmin üretiyolardı. Biraz ötede Minho'yu gördüm. Koşarak yanıma geldi ve dizlerinin üstüne çöktü. Polislere gitmesini söyleyip beni kolumdan tutarak biraz uzağa götürdü. Beni bir ağacın altına oturtup yanıma oturdu.
"Kötü bişey mi oldu? Ambulans ve polisler neden evinizin önünde?"
Ağlayarak ona cevap verdim. Yani vermeye çalıştım çünkü hıçkırıklarımı durduramıyordum. "Annem... Eve geldiğimde yerde, kanlar içerisindeydi. Nasıl oldu bilmiyorum. Ölmüştü ve ben onu koruyamadım. O beni hep korumuştu oysa... Minho ben iğrenç birisiyim herkesin hayatını mahvediyorum..." Diyip Minho'nun boyun girintisine kafamı koyup ağlamaya devam ettim.
Bana sarılıp konuştu. "Hayır Jisung, sen harika birisin. Annenin ölmesi senin suçun değil. Biliyorum artık annen yanında yok ama ben senin yanında olucam, söz veriyorum. Şimdi lütfen ağlama, bende üzülüyorum. Ayrıca okulda dediklerim için özür dilerim."
Kafamı kaldırıp ona baktım; hafif dolmuş gözler ile bana bakıyordu. Elini yanağıma koydu ve akan gözyaşlarımı sildi. Kendimi tutamayıp daha fazla ağladım ve Minho'ya sarıldım. Oda bana sarıldı. Ona o kadar sıkı sarılıyodum ki, sanki birazdan gidecek ve bir daha geri gelmicekmiş gibi. Oda bana o şekilde sarılıyodu. Yüzümü ellerinin içine alıp yüzüne bakmamı sağladı ve dudağıma çok hafif bir öpücük kondurdu. "Jisung önceden yaptığım herşey için çok özür dilerim. Biliyorum ortaokuldan beri sana zorbalık yapıyorum ama söz veriyorum bir daha sana elimi bile kaldırmayacağım. Lütfen affet beni." Yalvarır gözlerle bana baktı. "Affediyorum Minho, özür dilemene gerek yok. Zaten seni affetmeyen sadece vücudumdu kalbim seni çok önceden affetti."
"Jisung benimle çıkar mısın?" Yaşlar akmaya başlayan gözlerle sordu bu soruyu. Duyguları gerçekti. Önceden çok fazla şey yapmıştı bana fakat bende ona aşıktım. "Çıkarım Minho. Seninle hayatımın sonuna kadar çıkarım. Ama lütfen beni bırakma tek isteğim bu, olur mu?"
"Seni bırakırsam diğer hayatımızda buluştuğumuzda beni asla kabul etme."
"O zaman söz ver, beni bırakacağın gün bana yaban mersini al." Yaban mersinine alerjim var ve bu ölümüme yol açacak kadar büyük bir alerji.
"Tamam Jisung'um söz." Tekrardan ona sarıldım. Beraber saatlerce ağladık.
Hava hafiften kararınca Minho'nun evine gittik. Minho annemi unutana kadar evime gitmemi söyledi. Zaten uzun bir süre o evde gözüme uyku girmezdi. Burda Minho'm ile uyucaktım, onun kolları arasında, onun kıyafetlerinin içinde, onun yatağında, onun evinde, yani yeni evimde uyucaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Para -Minsung
Fanfiction"Minho," "Hm?" "Seni seviyorum." 27 Ekim 2023🌱 Yan shipler: Hyunin Changlix