Gidiyordum yine. İnsanın kendine ait bir evi olmayınca böyle oluyormuş, rüzgar gibi bir sağa bir sola savrulup duruyorum. Ne zaman dinecek bu rüzgar? Ne zaman esmekten yorulacak?
"Damla! Gelebilir miyim?" diye seslendi Ayaz odanın kapısını tıklayarak.
"Gel!" dedim soğuk bir ses tonuyla.
"Özür dilerim. Ben... ben işin buraya geleceğini tahmin edemedim." dedi. Yüz ifadesine baktım, gerçekten pişmandı.
"Önemli değil." dedim soğuk bir şekilde çünkü bende de hata var. Ona "hayır!" diyemedim.
"Damla, ben..."
"Ayaz! Çıkar mısın lütfen odadan?" dedim Ayaz'ın sözünü keserek. Şu an çok kötü durumdayım. Nereye gideceğim, ne yapacağım bilmiyorum! Bu yüzden Ayaz'a patlamaktan korkuyorum.
"Peki..." dedi Ayaz üzülerek ve yavaş yavaş çıktı odadan.
Valizimi toplamıştım. Daha 3.günden kovuldum, inanılır gibi değil! Hiç bir çalışanın bunu beceremeyeceğine eminim.
"Gitmiyorsun!" dedi bir anda kapıyı tıklatmadan içeri dalan Melih.
"Anneni duymadın mı?" dedim ciddi bir tavırla.
"Duymadım. Annem hiçbir zaman doğru karar vermedi Damla! Ben seni duymak istiyorum. Gitmek mi istiyorsun yoksa kalmak mı?" dedi Melih ciddi bir tavırla. Sabahki hâlinden eser kalmamıştı. Kızgındı yine ama bu sefer bana değil, annesine kızgındı. "Damla?" dedi Melih. Düşüncelere dalmıştım. Kalsam, Filiz Hanım bana bir daha güvenmeyecek. Gitsem, gidecek yerim yok.
"Kalmak istiyorum." dedim Melih'e. Kalmaktan başka çarem yoktu.
"O zaman kalıyorsun." dedi sakince.
"Annen ne olacak?" dedim merakla.
"Onu ben halledeceğim." dedi sırıtarak.
"Melih! Melih! Nerdesin sen?" diye bağırarak geldi Filiz Hanım yanımıza. Korkuyordum.
"Ne var anne?" dedi Melih kızarak.
"Sen hâlâ gitmedin mi?" dedi Filiz Hanım bana, ciddi bir tavırla ama biraz sakinleşmişti.
"Gidi..." derken sözümü kesti Melih.
"Gitmiyor anne." dedi Melih tam önüme geçerek.
"Neden gitmiyormuş?" dedi Filiz Hanım, ellerini kollarına bağlayarak.
"Çünkü gidemez." dedi Melih.
"Neden? Onun diğer çalışanlardan farkı ne?" dediğinde Filiz Hanım kalbimde birşey oturdu sanki. İşte bu söz...Her patronun, çalışanını kırdığı söz, bence kırıcı. Ben olmasam, bakıcılar olmasa sen çocuğunu kime emanet edeceksin? Öyle değil mi? Sessizlik... Mantıklı bir cevap yok, verilecek bir cevap yok. Yatağımın üstündeki valizi yere indirdim ve Melih'e baktım o kadar sert duruyordu ki, duygularını okuyamıyordum. Valizimi koluma takıp çıktım odadan, Kübra'ya veda etmek isterdim ama üzülecekti o yüzden yanına gitmedim. Ben evden çıkarken hiç kimse konuşmadı, hiç kimse tek bir kelime etmedi. "Gitme!" demedi kimse. Evin dış kapısından da çıktıktan sonra yurda gitmeye karar verdim, gidecek hiçbir yerim yok çünkü. Orhan Bey'in bana verdiği para ile nereye giderim, ne yaparım bilmiyorum. Yürüdüm, yürüdüm... Yolu yarıladığımda yağmur yağmaya başlamıştı, ıslanmıştım ama umrumda değildi. Sonunda gelmiştim yurda.
"Damla!" diye bağırarak geldiler, benim geldiğimi gören Cemre ve Ceren. Çok mutlu olmuşlardı.
"Kızlar, siz beni mi bekliyordunuz?" diye gülerek cevap verdim kızlara. Sarılıyorduk birbirimize. Yağmur dinmişti nihayet.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorunlu Bakıcı
RomanceBen Damla Göksoy. Doğduktan hemen sonra bir yurt kapısına bırakıldım ve 18 yaşına girdikten sonra çalışmak, kendime yeni bir hayat kurmak zorunda kaldım. Bakıcılık yapacağım çocuğun abilerinin eski sınıf arkadaşım olduğunu öğrendim ve bu işe girdikt...