Üzerimi aynadan son kez süzerken memnuniyetle gülümsedim. Kısacık bir elbisem vardı, dolabımdaki en uzun elbiselerden biriydi, üzerimi sımsıkı sarıyordu ve belimi daha da ince gösteriyordu, üstelik siyah olması da bir artıydı. Makyaj masama oturup hafif bir makyaj yaptım, bu sıralar fazla özgüvenli hissettiğimden makyaja özel günler dışında ihtiyaç duymuyordum. Bugünse fazla özel bir gündü.
Soykan'la her ne kadar 'görüşmeme' kararı alsak da gün sonunda eski sevgilimdi ve tüm ortamlarımız ortaktı. Okulun popüler, 'zorba', erişilmez kızı ve herkesin çekindiği popüler erkek ilişkisiydi bizimki. Daha önce çıktığım çok daha olay olabilecek erkekler olmuştu ama hiçbiri şu anki kadar konuşulmamıştı.
Sebebi Soykan'ın ilk defa birine aşık olması mıydı yoksa benim ilk defa biri için her şeyi yaptığımı görmeleri miydi bilmiyordum, ama kesinlikle aramızdaki çekimden herkes haberdardı. Beni bırak, Soykan'ın bile karşı koyamadığı bir çekimdi.
Çalan telefonum beni düşüncelerimden uzaklaştırırken arayan Mete'yi bekletmeden yanıtladım. "Neredesin kızım? 7 oldu saat, hepimiz seni bekliyoruz."
"Çıktım, en geç beş dakikaya oradayım." Telefonu kapatıp parfümümü sıktım. Yiğit'e aldığım hediyeyi de alıp son kez süzdüm kendimi, güzeldim. Evime epey yakın bir yerdeydi Soykanların kafesi, o yüzden biraz hızlı yürüyebilirsem 5 dakikaya gerçekten orada olurdum.
Ceketime sarılarak dışarıya çıktım ve güvenli bir yoldan yürümeye başladım. Yürürken elbisem de gözükecek şekilde birkaç fotoğraf çekip birini snap attım, Soykan sanki bunu bekliyormuş gibi tekrar oynattı, yazdığı bildirimi geldi ama bir şey yazmadı. Ona aldırmayarak telefonu ceketimin cebine atıp sokağı döndüm. Kafe hemen karşımdaydı ve içerisi dopdolu gözüküyordu. Belli ki doğum günü kutlamak için kapatıp organize etmişlerdi.
Yalancı tebessümümü yüzüme geçirip kafeden içeriye girdim. Çoğu insanın dikkatini çekmemle eş zamanlı olarak Yiğit'le de bakışmıştık. Ağzını 'o' dercesine hareket ettirip kollarını iki yana açarak yanıma geldi. "Sen bizi hatırlar mıydın ya?" Diye sorduğunda sarılmıştık. "Doğum günün kutlu olsun, nice benli senelere!" Hediyesini uzattığımda gülümseyip tekrar sarıldı.
"Teşekkür ederim. Gel bizimkiler bahçede oturuyor, buradaki ekip daha çok dağıtmaya çalışan kesim." Gülerek onun peşinden ilerledim. Yolda tanıdığım kişilere de selam vermeyi ihmal etmiyordum.
Bahçeye çıktığımızda beni şaşırtmayan bir görüntüyle karşılaşmıştım. Beni dövmeleri için kızları örgütledikten sonra masum ayağına yatan 2 'popüler' kız, isimlerini bilmiyordum, Soykan'ın iki yanında oturuyordu. Biri Mete'yle konuşurken diğeri Soykan'ın üzerimde olan dikkatini çekmeye çalışıyordu. Belli ki ikisi de bu kızların yaptığından haberdar değildi, aksi hâlde hiçbir güç Soykan'ın sakin kalmasını sağlayamazdı.
"Assolistimiz geldi!" Yiğit'e gülerek boş olan tekli koltuğa oturdum. Etrafımızda elektrikli sobalar vardı, üstelik yürüdüğüm için de sıcaklamıştım. Bu yüzden ceketimi çıkarıp yanıma bıraktım.
"Naber Turna?" Uzun zamandır görmemiştim Görkem'i, Soykan'la araları açık sanıyordum. Görünene göre düzeltmişlerdi.
"İyiyim Görkem, sen nasılsın?"
"İyiyim ben de, seni görmeyi beklemiyordum." Kaşlarım çatıldı, çok sesli konuşmamamıza rağmen etraftaki birkaç kişinin gözü bizdeydi. Sorguladığımı anlamış gibi tebessüm ederek konuştu. "Soykan'la aranız kötü diye gelmezsin sanıyordum."
"Nasıl yani? Bu nereden çıktı?" Soykan'a göz ucuyla baktığımda kendini zor tuttuğunu anladım. Görkem biraz daha ilişkimizle ilgili konuşursa yüzüne bir yumruk yemesine ben bile engel olamazdım. Üstelik bugün Yiğit'in günüydü, saçma bir sebepten günü berbat etmeyi istemezdim.
"Ayrılmışsınız, o yüzden dedim. Neyse, bana düşmez konuşmak." Bakışlarımın soğukluğu onu germiş olacak ki nihayet ona düşmediğini düşünebilmişti.
"Bence de." Dedim tebessüm ederken, Soykan'ın gülümsediğini hissedebiliyordum.
"Ne içersin Turna?" Yiğit konuştuğunda ayağa kalktım. "Bir bakınayım içeriye," Kafa salladı. Onlardan ayrılarak içeriye girdim. Bir canlı müzik grubu vardı, tanımıyordum ama hoş söylüyorlardı. İçeriye girer girmez tüm gözler üzerime çevrildiğinden özgüvenim en zirvedeydi şu anda.
"Naber Turna?" Bir dönem flörtleştiğim okul basketbol takımı kaptanı Devrim'i burada görmek en son beklediğim şey bile değildi. Soykan'ın tek nefret duyduğu herifin Devrim olduğuna yemin edebilirdim.
Yine de gülümsedim. "İyi, sen?"
"İyiyim ben de, içkin yok sanırsam. Ne içersin?"
"Sen ne içiyorsan onu alabilirim." Gülümsedi, barda duran çocuktan hafif bir kokteyl istedi, alayla güldüm ama bunu fark etmedi.
Şu anda Soykan olsaydı diye düşünmeye başladığımda kendi kendime göz devirdim.
"Beğenirsin umarım." Bir yudum alıp beğendiğimi belli edercesine mırıldandım. "Ayrılmışsınız, nihayet." Güldüğünde yalnızca sırıttım. "Sana yakışan bir çocuk değildi. Daha iyilerina layıksın."
"Kime mesela?" Çünkü ben önümde Soykan'dan daha iyisini göremiyordum.
Kendini işaret etti. Ufak bir kahkaha attım. "Neden güldün?"
"Sen benimle bir ilişkinin olabileceğine inanıyor musun Devrim?" Kaşları çatıldı. "Niye olmasın?"
"Düşün bakalım bi," Saçımı düzeltip dudaklarımı içkimle ıslattıktan sonra devam ettim. "Okulun altın çocuğusun, kimseye bir zararın dokunmamış şimdiye kadar... Daha bir sürü iyi şey. Bir de bana bak,"
"Güzel bir kızdan başka bir şey göremiyorum."
Alayla güldüm. "Sorun da bu zaten. Sadece dış güzelliğime kanıyorsun. İçimin çürüklüğünden haberin yok." O da tebessüm etti. "Yetmez mi bu?" Güldüm.
"Senin aradığın yalnızca güzellikse tabii ki yeter, hatta buna bir barbie bebek de yeter."
"Ben anlayamıyorum seni. Flörtleştiğimiz zaman çok hoşlanıyor gibiydin." Yalandı, benim her şeyim yalandı. "Soykan mı kafanı karıştırdı?"
"Turna, gel fotoğraf çekiliyoruz!" Mete bağırdığında bunun Soykan'ın işi olduğuna adım kadar emindim ama işime gelirdi. "Görüşürüz." deyip yanından ayrıldım. Bizim ekibin yanına vardığımda sadece Soykan, Yiğit ve Mete'nin kaldığını gördüm.
"Nerede diğerleri?"
"Biz kemik kadro olarak çekilelim, onlara gerek yok." Omuz silkerek yanlarındaki boş yere oturdum. Yiğit'in hemen yanındaydım, diğer yanında da Soykan vardı.
"Gülümseyin!" Mete konuştuğunda tebessüm ettim. Ben de kendi telefonumu çıkarıp Yiğit'le fotoğraf çekildim, ardından hikayemde paylaştım. Sonrasıysa fazla monoton geçmişti, biraz içmiştim. Soykan'ı gece boyu görmemiştim bu yüzden de daha çok içmiştim.
Üstelik o denli fazla sarhoş olmama rağmen Mete bırakmıştı beni evime. Gerçekten Soykan elini eteğini üzerimden çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalpsiz | yarıtexting
Historia Corta"İnsanı deli edersiniz," Adını hatırlayamadığım kızın konuşmasını bayık gözlerle dinlerken bir an önce buradan çıkıp gitmek istiyordum. "İkiniz de aynısınız. Kimseye atmayan kalbiniz bir tek birbirinize çalışıyor. Başka da kimseyi umursamıyorsunuz...