VVells
Clarke'ın çığlığı, vücudundaki tüm sinirleri harekete geçi rince Wells, koşmaya başladı. Clarke'ı ormanda takip et mekte zorlanmıştı, özellikle de araya mesafe koyması ge rekince. Kız, onu görseydi öfkeden deliye dönerdi. Ama şimdi Wells, çimlerin üzerinde uçarcasına koşuyor, botla rının yere değdiğini hissetmiyordu neredeyse. Kirli camlı pencereye yeni gelmişti ki, ikinci ve daha güçlü bir çığlık yankılandı.
"Clarke!" diye bağırdı, başını kırık camdan içeri soka rak. Kalıntının içi karanlıktı ama feneri çıkarmaya vakit yoktu. İleride eşiğe zar zor tutunmuş birkaç parmak görü yordu. Eğilip içeri girdi, gümbürtüyle ahşap platforma indi,
sonra da kamının üstünde öne doğru kaydı. Kenara ulaşıp bir eliyle güç almak için taş duvara tutunurken, diğer eliyle de Clarke'ın bileğine yapışarak "Seni tuttum," dedi.Ama bunu söylemesi için erkendi. Clarke'ın ellerinden biri kayıp gitmişti ve şimdi onun tüm ağırlığını Wells ta şıyordu. Çocuk, uca doğru kaydığını hissedebiliyordu.
"Clarke!"diye bağırdı tekrar. "Sıkı tutun!"
Wells, bir hırıltıyla kendini yukarı çekip oturur hale geldi
ve bir ayağım duvara dayadı. Elleri terliyordu ve kızın yavaş yavaş elinden kaydığım hissedebiliyordu. Clarke, avazı çıktığı kadar "Wells!" diye bağırdı. Sesi, kocaman bir mağaraya ben zeyen yerde, binlerce Clarke tehlikedeymiş gibi yankılandı.
Wells, dişlerini sıkıp onu çekmeye devam etti ve Clarke'ın öbür eli tekrar eşiğe tutununca rahatlayarak bit kinlikle derin bir nefes aldı. "Neredeyse oldu. Haydi."Clarke, dirseklerini tahta platformun üstüne koydu. Wells de kolunu tutmak için uzanıp, vücudunun geri kala nını yukarı çekti. İkisi birlikte taş duvara dayanıp kaldılar.
Clarke nefes almaya çalışırken hıçkırarak ağlıyordu. "Geçti," dedi Wells, kollarım ona dolayarak. "Bir şeyin yok." Dokunuşundan kaçmasını bekledi ama kız aksine onun kollarına gömüldü. Wells, ona daha da sıkı sarıldı."Burada ne yapıyorsun?" diye sordu Clarke ona sarılırken, sesi boğuktu.
"Düşündüm ki... umuyordum ki..." "Seni takip ettim; merak etmiştim," dedi Wells, saçlarına doğru. "Senin başına bir şey gelmesine asla izin veremem. Ne olursa olsun." Düşünmeden konuşuyordu, ama kelime ler dudaklarından dökülürken doğru olduklarını biliyordu. Clarke başka birini öpmüş olsa da -başka biriyle olmak istemiş olsa da her zaman onun yanında olacaktı.
Clarke hiçbir şey söylemedi ama onun kollarından ay rılmadı.
Wells, ona iyice sarıldı, başka bir şey söyleyip bu anı erken bitirmekten korkuyor, rahatlaması neşeye dönüşüyor du. Belki de Clarke'ı geri kazanma şansı vardı. Belki de bu radaki eski dünyanın harabelerinin içinde, yeni bir ilişkiye başlayabilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE 100 [1.Kitap]
Science FictionOnlar Yalancı, Onlar Hırsız, Onlar Asi, Onlar Kahraman Onlar İnsanlığın Kaderini Belirleyecek 100 Genç... Yaşanan nükleer felaket dünyanın sonunu getirmiş, bu büyük felaketten sağ kurtulan insanlar 300 yıl boyunca Dünya'nın yörüngesindeki bir uzay g...