Clarke
Antibiyotikler işe yarıyordu. Clarke'ın kolunun altındaki ilaçlarla çadıra dalmasının üzerinden henüz birkaç saat geç miş olmasına rağmen, Thalia'nm ateşi çoktan düşmüştü ve günlerdir olmadığı kadar kendindeydi.
Clarke, eğilip Thalia'nın karyolasının ucuna ilişti ve ar kadaşının göz kapaklan titreyerek açıldı. "Tekrar hoş geldin," dedi Clarke gülümseyerek."Nasılsın?"
Thalia'nm bakışları boş çadırda gezindikten sonra Clarke'ın- kilerle buluştu. "Burası cennet değil, öyle değil mi?"
Clarke başını salladı. "Tannm, umarım değildir."
"İyi. Çünkü ben hep orada erkeklerin olacağmı düşünür düm. Banyo yapmamak için su hakkını bahane etmeyen er kekler." Thalia zorlukla gülümsedi. "Ben baygınken birileri Dünya'nm ilk duşunu geliştirdi mi?"
"Hayır, pek bir şey kaçırmadın.""Nedense buna inanmak biraz zor," diyen Thalia, omuz larını kaldırarak dik oturmaya çalıştı ama inleyerek yeniden yattı. Clarke, katlanmış bir battaniyeyi nazikçe onun arkasına koydu. Thalia, "Sağ ol," diye mırıldandı ve tekrar konuşma dan önce Clarke'a şöyle bir baktı. "Tamam, sorun nedir?"
Clarke ona şaşkın şaşkın gülümsedi. "Hiçbir şey! İyileş tiğin için çok mutluyum, hepsi bu."
"Lütfen. Benden hiçbir şey saklayamazsm. Sırlarını da ima öğrenmeyi başardığımı biliyorsun," dedi Thalia ifade sizce. "Bana ilaçlan nereden bulduğunu söyleyerek başla yabilirsin."
"Octavia'dalarmış," diye açıkladı Clarke ve ona hızlıca son gelişmeleri aktardı. "O ve Bellamy, yarın burayı terk ediyorlar," diye bitirdi. "Bu, Wells'in diğerleriyle yaptığı anlaşmanın bir parçası. Biraz çılgınca, biliyorum, ama az kalsın Octavia'ya saldıracaklardı." Başını salladı. "Eğer Wells araya girmeseydi, neler olurdu bilemiyorum."
Thalia, yüzünde meraklı bir ifadeyle Clarke'a bakıyordu. "Ne var?" diye sordu Clark."Hiçbir şey, sadece bu onun ismini, duvarda bir delik
açmak istermişçesine bakmadan ilk söyleyişin.""Doğru," dedi Clarke, gülümsüyordu. Herhalde hisleri
değişmişti ya da en azından değişmeye başlamıştı. "Ee?"
Clarke, ilaç şişeleriyle oynamaya başladı. Thalia'ya, suç luluk hissetmesin diye, ormanda neler olduğunu söylemek istememişti. Ne de olsa onu kurtarmak için bitki bulmaya
gitmişti ve az kalsın ölüyordu. "Sana söylemediğim bir şey daha var. önceden sen hastayken önemli gibi gelmemişti ama..."Bir nefes alıp Thalia'ya, Wells'in onu harabelerden kurtarışını kısaca anlattı.
"Seni ta oraya kadar takip mi etmiş?"
Clarke başını salladı. "Tuhaf olan şey, o eşikten sarkar ken, öleceğimden eminken, düşündüğüm tek kişi oydu. Geldiğinde beni takip ettiği için ona kızmadım bile. Ona söylediğim onca berbat şeye rağmen beni, peşimden gele cek kadar önemsediği için rahatlamıştım.""Seni seviyor. Söyleyeceğin ya da yapacağın hiçbir şey bunu değiştiremez."
"Biliyorum," diyen Clarke, gölgelerin arasından çıkabi lecek şeylerden korkmasına rağmen gözlerini kapadı. "Hapisteyken, sana onun organlarının uzayda patlamasını iste diğimi söylediğim zaman bile, bence bir tarafım onu hâlâ j seviyordu. Bu da acımı daha da arttırıyordu."
Thalia, ona merhametle ve anlayışla bakıyordu. "Artık kendini cezalandırmayı bırakmalısın Clarke."
"Onu cezalandırmayı demek istedin herhalde.""Hayır. Demek istediğim onu sevdiğin için kendini ceza landırmayı bırakmalısın. Bu, ailene ihanet değil."
Clarke'ın duruşu sertleşti. "Onlan tanımıyordun. Ne dü şünecekleri hakkında hiçbir fikrin yok.""Senin için en iyisini istediklerini biliyorum. Seni koru mak için yanlış olduğunu bildikleri bir şeyi yapmaya razıydılar." Duraksadı. "Tıpkı Wells git"
Clarke, iç çekip bağdaş kurdu. Tıpkı hücrelerindeki gibi Thalia'nın yatağında oturuyordu. "Belki de haklısındır. Bu nunla daha ne kadar savaşabilirim bilmiyorum. Ondan nef ret etmek beni tüketiyor."
"Onunla konuşmalısın."
Clarke başını salladı. "Konuşurum."
"Hayır, şimdi konuşmalısın." Thalia'nm gözleri heyecanla parlıyordu. "Git ve onunla konuş."
"Ne? Saat geç oldu."
"Şu anda uyanık olduğundan ve seni düşündüğünden
eminim."Clarke, ayaklanarak "Peki," dedi, "seni susturup dinlenmeni sağlamak için gereken buysa..."
Gidip çadırın eteğini kaldırırken Thalia'ya bakıp şakacıktan gözlerini devirdi. Ormanlık alana adımını attı ve dur du, yaptığının bir hata olup olmadığını merak ediyordu.Ama geri dönmek için artık çok geçti. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, kendine göre bir ivmesi vardı; küt küt atarak
Wells'e karanlıktan bir mesaj gönderiyordu: Geliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE 100 [1.Kitap]
Science FictionOnlar Yalancı, Onlar Hırsız, Onlar Asi, Onlar Kahraman Onlar İnsanlığın Kaderini Belirleyecek 100 Genç... Yaşanan nükleer felaket dünyanın sonunu getirmiş, bu büyük felaketten sağ kurtulan insanlar 300 yıl boyunca Dünya'nın yörüngesindeki bir uzay g...