1 - Havalimanı

3 0 0
                                    


EUNJI

Elimdeki pasaportumu saatlerce bomboş gözlerle izledikten sonra çantama attım. Cebimdeki kulaklığımı taksam mı takmasam mı diye gereksiz bir düşünce içine girdim. Sonunda takmamaya karar verdim. Uçağa bineceğim kapı değişirse duyamazdım çünkü.

Son bir kez çok da sık gelmediğim ama yine de özleyeceğim o havalimanına baktım. Sondu, hayalini kurduğum o son artık beni rahatsız etmeye başlamıştı. Öylesine uzun süredir bekliyordum ki acaba hata mı yapıyorum diye düşünmeden edemiyorum. 5 yaşında beni gözlerimin önünde terk eden annem ve babamdan intikam almak için mi gidiyordum o ülkeye? Hayır. Gidip kollarına mı atlamak istiyorum? Yine hayır.

Bu soruların cevaplarını Kore'ye dönmeye karar verdiğimden beri düşünüyorum ve bir sonuca varamıyorum. Çünkü bu düşünceleri aktarabileceğim biri yok çevremde. Beni evlatlık alan ailem çok da takmadılar beni ve sorunlarımı. Problemliymişim gibi gördüler hep. Galiba beni evlatlık almaya gelirken çevrelerindeki insanlara çok övünmüşlerdi, gururdan beni ülkeme de gönderemediler. Üzülmüyorum, herhangi bir sevgi hissetmediğimden olsa gerek, onlardan ayrılmam çok kolay oldu. 

Ayrılmamı kısmen zorlaştıran şey arkadaşlarımdı. En değerlilerim ve sevgimin kaynakları onlardı. Bir iki gün onlar için ağladığımı biliyorum. Yine de birçok kez görüşeceğimize söz verdik. Ülke değiştirince böyle sözler hemen unutulur tabii ki, farkındayım.

Geçen hafta üniversiteden mezun olduğum gün 24 yaşıma girdim. 16 yaşından beri yani 8 yıldır zaten tek başıma yaşıyordum. Kendimi istemediğim o mesleğe adadıktan sonra Kore şirketlerinden birine başvurup kabul aldım ve şimdi....yoldayım. 

Şirkette masa başı çalışabilecek türden biri değilim. Ama üvey anne ve babamın yine kanıtlarıyla birilerine övünmeleri gerektiği için bir süre çalışıp ayrılmayı planlayarak çıktım bu yola.

Uçak anonsu yapılınca kalkıp insanların oluşturduğu o sıraya girdim. Görünüşte Koreliydim ama kendimi hiç o millete ait hissetmiyordum. Fakat sıraya giren o insanların arasında hiç de sırtarmıyordum. Küçükken kısa bir süre ırkçılığa maruz kaldıktan sonra çok garip gelmeye başlamıştı bu durum. 

Biletimi gösterdim, kontrol eden çalışan bana, kimliğime ve biletime bakıp belgelerimi bana uzattı. Üvey ailemin benim için yaptığı iki şey vardı, biri beni okutmak, biri de Amerika'ya geldiğimizde kimliğimi ve ismimi değiştirmemeleri. Bağlanmak istemediklerine yoruyorum. Elimdeki Kim Eunji yazılı Güney Kore Kimlik Kartım ve pasaportum nedense yabancı gelmemeye başlamıştı. 20 yıl kendimi Amerikan gibi hissettikten sonra asıl olmam gereken yere evime dönüyorum hissi oluşmaya başlamıştı.

Kulaklığımı takıp koltuğuma oturdum ve neler yapmam gerektiğini düşünerek uyumaya çalıştım.

Günlerdir uyuyamadığımdan olsa gerek, yemekler ve tuvalet ihtiyacı dışında gözlerimi açmamıştım bile. Uyumamıştım da aslında, düşünecek çok şeyim vardı ve planlamakta zorlanıyordum. Orada danışabileceğim kimse olmadığı için kimden yardım istesem diye düşünüyordum. 1 hafta otelde kalsam, o arada kiralık ev bulmam gerekiyordu. Ailem bana bunları ayarlayacak parayı sağlamışlardı, son kez.

Uçağın inişe geçtiğini söyleyen pilotun ardından kemerlerimizi taktık. İçimi değişik bir kıpırtı kaplamıştı. Neden heyecanlanmıştım? Beni bırakan ailemle aynı havayı mı soluyacaktım yani? Bunu çok da önemsemiyordum bile neden şimdi beynimde yanıp sönen bir ışık gibi bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu bu durum? Bilinçaltımda sakladığım neler vardı kim bilir?

El bavulumu alıp kendimi havalimanının avlusuna bıraktım. Almam gereken bir bavulum daha vardı ama nefesim kesiliyordu. Kendimi zar zor bir banka attım. Kalbim daha hızlı atmaya başlamıştı, başım dönüyordu. Ortamdaki hava benim oksijen ihtiyacımı karşılamıyor gibiydi. Ağlayasım gelmişti ama bu zamana kadarki güçlü kız imajım bana öyle bir yerleşmişti ki ağlayamıyordum da. Önümden geçen insanlar tip tip bana bakmaya başlamıştı. Birkaçı yardım etmeye yeltendiyse de başımı sağa sola sallayıp reddettim, ben iyiydim, iyi olmak zorundaydım. Hep tek başımaydım, yine tek başıma kalacaktım.

Gözlerimi kapatıp kalp atışlarıma odaklandım. Hiç böyle atmamıştı. Okuduğum romanlarda, izlediğim dizilerde gördüğüm ve duyduğum o 'kalbin küt küt atması' terimi bende hiç olmayan bir durumdu. Değişik bir biyolojik aktiviteyi deneyimlemek bir anda hoşuma gitmişti. Nefesim yavaşça normale dönünce başımın dönme hissi de hafiflemeye başlamıştı. Gözlerimi ağır ağır açtım ve küçük bavulumdan destek alıp insanların kalabalık bir şekilde beklediği o alana yürümeye başladım. 

Diğer bavulumu beklerken telefonumu uçak modundan çıkardım ve aniden bir SMS geldi. Onay aldığım şirket beni havalimanından almak için birini göndermişti. Bavulumun geldiğini görünce bavulu alıp yere indirdim. Sürüyerek havalimanından çıktım. Gözlerimin aşina olduğu o Korece kelimeleri okuyarak çıkışı buldum. Kapıdan çıkınca elinde ismimin pankartını tutan bir adam gördüm. İsmimin altında da şirketin ismi yazıyordu: KQ.

EverythingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin