Yaklaşık 1 saattir Henry ile buradaydık. Masanın üzerinde duran gözlüğe baktı. "Gözlük kullandığınızı bilmiyordum, bugün niye takmadınız peki." gözlüğüm metal çerçeveli, gümüş ince bir zinciri vardı.
"Genelde sürekli takmam enerjimle bir sürede olsa gözümü dinç tutabiliyorum, ama tamamen iyileştiremiyorum." Anlamış gibi başını salladı.
"Bu kitaplarda liberlerle alakalı derin bir bilgi olduğunu düşünmüyorum efendim. bana verdiğiniz kitapların hepsine baktım ve bunların hepsi bilindik şeyler." sanırım bu kitaplarla bir yere varamayacağız. Kitapları geri yerlerine koydum. Masanın üzerinde duran gözlüğümü alıp taktım, zincirini düzelttim.
"O halde biraz daha kitap araklayacağız." sırıtarak Henry'e baktım. Dehşet içinde bana bakıyordu.
"Araklayacağız derken baya çalmaktan mı bahsediyoruz? "
"Evet tam olarak öyle, bide izin mi alacaktık." elimle kalkması için işaret verdim. Şehir kütüphanesine gideceğiz. Orası büyücüler tarafından yönetiliyor bu yüzden bu iş biraz dikkat gerektiriyor. Uzun bir süredir aklımda olan bir fikirdi.
"Ama oraya direk böyle gitmek çok tehlikeli efendim. Kim olduğumuzu anlayabilirler." Henry bu konuda haklıydı. oraya nerden girersek girelim bizi yakalarlar. Ama o kütüphanede işime yarayacak bişiler olmalı eğer yoksa oraya girmekle ikimizide riske atmış olurum.
"Belki geçit açmayı bir kez daha deneyebilirim." Henry'nin hayran kaldığına eminim.
"Daha öncesinde denedim ama başarısız oldum. Hatta en son ki denememde diyarın bir eyaleti alev aldı." Henry şaşkın dolu gözlerle bakıyordu.
"20 yıl önceki felaket sizin geçit açma deneyiniz yüzündenmi oldu. Vay canına gücünüz gerçekten kontrol altına alınamazcasına büyük." güç kolay birşey değildi. 100 yılda gücümün yarısını kazanabildim. Tamamını kazanacak 100 yıl daha vaktim yok.
"Sanırım geçidi bir kez daha açmaktan zarar gelmez." denemekten başka şansım yoktu. Henry beni onaylarcasına bir bakış attı.
Ormana gelmiştik. Eğer yerin altında denersem çökebilirdi. Henry bir ağacın yanına çömelmişti. Tüm dikkati bendeydi. Ben ise odağımı toplamaya çalışıyordum. Gücümü kontrol altına almalıydım. Sürekli liberler hakkında kitapları alıyordum. Artık kaynağın ta kendisinden almalıydım. O kütüphaneye gitmek benim için önemliydi. Eğer bunu başaramazsam kendim giderdim ama kim olduğum öğrenilirse 100 yıllık emeklerim heba olurdu. Planlarımı hayata geçiremezdim bu istediğim bir öldürme şekli olmazdı. Hedeflerime kesinlikle ulaşmalıydım.
Vücudumdaki hasarlı noktaları dinç tutmaya yarayan tüm enerjiyi işaret ve orta parmağımın ucuna çektim. Bu sürede bedenime bir ağrı girdi bunun nedeni hasarlı noktalardaki enerjiyi çekmemdi. Ama şuan bunu pek umursamamalıyım. Zihnimde gideceğim yerin adını döndürdüm, defalarca. İşaret ve orta parmağımı birleştirip diğer parmaklarımı kapattım. Etrafımda büyük bir çember dönüyordu. Bu enerjiydi, geçidi açacak enerji. O çemberi kontrolüm altına almalıydım. parmaklarımı ona yönelttim ve enerjimi çembere yönlendirdim. Artık kontrolümdeydi.
Yüksek sesle haykırdım "Şehir kütüphanesine giden geçidi açmanı emrediyorum." Çember daha hızlı döndü etrafımda neler olup bittiğini göremiyordum. saniyeler sonra tam karşımda geçit açıldı. Etrafıma baktım , çoğu ağaç enerjiden dolayı hırpalanmıştı. Henry gururla geçide bakıyordu. O enerjiden pek hırpalanmamış gibi duruyordu.
"Vay canına, böylesi bir gücün sizde olması çok iyi efendim." Gerçekten başarmıştım. 100 yıldır uğraştığım geçidi açtım.
Geçide doğru yaklaştım ve kafamı soktum. Geçidi kütüphanenin hangi katına açtığım hakkında bir fikrim yoktu.
"Efendim çok tehlikeli çıkarın başınızı biri sizi görebilir." Henry endişeliydi benim için.
Sanırım geçidi en kuytu köşe yere açmışım. "Sen burada kal, ben kitapları alıp geleceğim. Sakın bir yere ayrılma." Henry tam arkamda bitti. "Hayır bende geleceğim, sizi yalnız bırakamam." Bu çocuk cidden başını belaya sokacak. Ona bir şey olmamalıydı. Diğer yoldaşlarım gibi bir sonu olmamalı. 100 yıl sonra yanımda olmak isteyen biri benim için değerliydi.
"Bu bir emirdir Henry!" Henry ağzı açık bana baktı. Emri duyduktan sonra diyecek birşeyi kalmamıştı. Geçitten içeri girdim. Bir yandan enerjimle geçidi açık tutmaya çalışıyordum. İşimi çabuk halletmeliyim.
İçerisi çok aydınlık değildi. Etraftada kimse yoktu. Raflara yöneldim, kitap başlıklarına baktım. Burası benim tamda istediğim yerdi. Geçit sezgilerimi anlamış olsa gerek. Tahminimce burası halka kapalı bir yer. Hemen raftaki kitapları çıkardım. Liberlerle alakalı sadece 2 kitap vardı.içini karıştırdım, ama kesinlikle anladığım bir alfabe değildi. Kitabin kapağındaki alfabeyle içindeki aynı değildi. Anlaşılan yazan her kimse içindeki şeyleri başkalarının okumasını istememiş. Diğer ırklarında bu kitaptan anlamadıkları kesin. Kitapları elime aldım. Bunları aldığım belli olmamalıydı. Kitapların tüm sayfalarında elimi gezdirdim. İkisininde birer kopyasını çıkarttım. İçleri ve dışları aynıydı.
Kopyalarını yanıma aldım. Orjinalleri bıraktım. Eğer orjinalleri alsaydım büyücüler bunu çok geçmeden fark ederdi. Geçidin diğer tarafında bir şeyler oluyordu. Kitapları pelerinime saklayıp çıktım.
Geçidi açık tutan enerjimi kendime çektim. Dışarıda hava kararmak üzereydi. Tam karşımda Henry' nin kafasına kılıç tutmuş iki asker vardı. Asker oldukları belliydi, giydikleri kemerli üniformalar ve bellerindeki kılıçları onları belli ediyordu. Ama bu diyarın askerleri değildi.
"Bu ne cürret. Nasıl benden birinin başına kılıç dayarsınız." Arkalarından bir kadın belirdi oda üniformasının üstüne bir pelerin giymişti. Sarı saçlıydı, yüzü kapalıydı. Ama bu onun kim olduğunu saklamıyordu. Liber kızı.
"Bize lütfen kitapları verin." Kafamı Henry'e çevirdim. Korkmuşa benziyordu. Henry'e yaklaştım. Yanındaki iki askere bağırdım. "Çekin kılıçlarınızı." sesim yeterince gür çıkmıştı bu onları tereddüte düşürdü. Sarışın kadına baktılar, Kadın onları bırakması için işaret verdi. Henry'nin kolundan tutup yanıma çektim.
"Kitabı verin lütfen." Ben almak için bu kadar zahmet çektim, bunlar direk istiyor ne kadar adaletsizce.
"Sebep, bu kitabı bu kadar çok istiyorsanız benden önce zaten alırdınız."
"Bizim alanımızda geçit açmak yok direk kütüphaneye de gidemezdik." Kadın pelerinini çıkardı, evet bu gerçekten o kadındı. Yanındaki iki askerinde liber olduğu kesindi. Liberler gerçekten yaşıyormuş. Belki bir koloni şeklinde belkide sadece bu üçü.
"Halkımız kralımızı arıyor. Asırlardır onları zapt etmeyi başardık ama artık kralımıza ihtiyacımız var, gün geçtikçe çoğalıyoru. Kralı nasıl bulacağımız o kitaplarda yazıyor. Bunun içinde o kitaplar bizim için değerli."
Onların gerçekten yok olduğunu sanıyordum ama kendilerini hayatta tutmayı başarmışlar. Çoğalmışlar.
"Gerçekten taktire şayan bir başarı." Henry bana baktı "Kitapların onlara verecekmiyiz efendim. "
"Onlara vereceğiz ama kitaptaki alfabeyi anlayacaklarını sanmıyorum." sarışın kadın biliyormuş gibi başını salladı.
"Bu konuda sizden yardım almayı düşünüyoruz, liberlerin sizin çıkış yolunuz olduğunun farkındayız." Kadın yeterince zekiydi. Onlara yardım edersem müttefik kazanmış olurum ama o bunak kralı bulmak işi biraz zorlaştırıyor, Çünkü kitaplardaki alfabeyi bende bilmiyorum.
"O bunağı bulmanıza yardım edeceğim ama kesinlikle karşılıksız değil. Kralınızın benim için ödeyeceği bir bedel olmalı." efendilerine bunak demen hoşlarına gitmemişti. "Efendimiz sizin için elinden geleni yapacaktır." Umarım.
"O halde sizi ve yoldaşınızı bu süre zarfında konağımızda ağırlamak isterim." Başımı salladım. ama önce Henry ile yerin altına gitmeliyiz, en azından bu gece orada kalmalıyız. Henry'nin de kendini koruması ve teknikleri öğrenmesi için bir kılıca ihtiyacı vardı. Ona bir kılıç yapmalıyım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKİN
FantasyAsırlardır süren savaş, ölen onca insan, bir birlerine düşman ırklar. Bunlara artık son verildi. Alef ırkı yok oldu.