Bölüm Üç: Min ve Park Soyları...

24 7 0
                                    

Zaman: Akşam üstü
Mekan: Suga'nın evi

Jk: Suga!

Diyerek evine girmiştim. Yedek bir anahtar zaten bende olduğu için sorun olmamıştı. Ses gelmeyince,

Jk: Suga?

Dedim. Odasına ilerleyip hızla kapıyı açtım. Bilgisayarda silah oyunu oynuyordu.

Jk: Tanrım...

Yanına ilerledim. Ceketi sandalyenin sırt tarafına astım.

Jk: Baksana, oyun oynayacağına gerçekte bu silah işini yapsana.

Y: Olmaz, daha önemli işlerim var.

Jk: Okulu asıp eve gelmek yani önemli işin. Ama gördüğüm kadarıyla bu işin bitmiş.

Y: O değil, o zaten bitti.

Jk: Ne o zaman?

Oyunu kapattı. Dönen sandalyeyle birlikte bana döndü.

Y: Parti tekrar yapılacak. Bu sefer Park ve Min soylarının. Biliyorsun sizin soylarınızdan sonra her zaman Park ve Min olur. Kavga çıkmaması için elimden ne geliyorsa onu yapmamı söylediler.

Jk: Bizim soylarımız?

Y: Kim ve Jeon işte!

Jk: Bana bir daha Kim soyundan bahsetme. Bahsedeceksen onlar de.

Y: O kadar mı kıl oldun?

Jk: Hemde nasıl... kafan karışık gibi?

Y: Zaten o yüzden okuldan kaçtım. Burada kafamı dağıtıyorum.

Jk: Ne oldu?

Yanındaki sandalyeye oturdum. Bir kolumu sandalyeye koydum. Şapkamı masaya bıraktım.

Y: Park Jimin'i tanıyorsundur. Ondan hoşlanıyorum. Ya ona bir şey olursa diye korkuyorum... hadi diyelim olmadı, ya bana düşman gözüyle bakarsa?

Jk: Haklısın... o zaman, bende geliyorum. Jeon soyundayım farkındayım fakat yardımcı olurum. Biliyorsun o salon annemle benim çalıştığım yerin hemen üstünde!

Y: Teşekkürler!

Suga'nın saçını okşadıktan sonra elimi çektim.

Y: Çakmağını buldun mu?

Jk: Onu ne zaman öğrendin?

Y: Ta- o bana çakmağın sahibi kim diye sormuştu, çakmağını görmüş yerde. Bende senin olduğunu dedim. Sonra seni aramaya çıktım. Baktığımda ağaca yaslanmış uyuyordun, havada buz gibi olduğu için ceketi üstüne örttüm. Sonra ona haber verdim ve çakmağı sana verdi.

Jk: Anladım. Buna gerek yoktu. Elinden çakmağı alıp bana getirebilirdin...

Sesim biraz soğuk çıkmıştı, sinirlenmiştim. Ama Suga'ya değil, Taehyung'a sinirlenmiştim. Varlığını öğrenmek bile sinir ediyordu. Ölse bile sinirden geberirdim.

Jk: Her neyse, iyi oyunlar sana!

Y: Teşekkürler.

Sandalyeden kalktım. Şapkamı elime aldım. Evden çıkıp kendi evime doğru yürümeye başladım. Şapka hâlâ elimdeydi. Suga'ya söz vermiştim, peki ya nasıl halledecektim?

PØLİGØN -Taekook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin