Sonunda silah eğitimini şuanlık bileceği kadar tamamlamıştım. Tekrar yukarı çıktık. Suga ve Jimin'in içeri geçmesini, bizim kapıyı kollayacağımızı söylemiştik. Bir nevi görevli gibiydik.
İkiside içeri geçtikten sonra Tae ve ben asker gibi ciddi duruyorduk. Birbirimize değil, karşımıza bakıyorduk.
---
Jk: Dik dur, sadece karşıya bak. Gülümsemek, mimik yapmak ya da hareket etmek yok. Süre tutacağım.
Süreyi başlattığımı söylediğim sırada tüm ciddiyetliğini sağlamıştı, şaşırmıştım. Bir dakika boyunca dediğim gibi durmuştu. Süre dolduğunda yere oturdu.
Jk: Oha, sadece bir dakikaydı. Yoruldun mu?
T: Evet. Bütün gün ayaktaydım zaten. Bir de şimdi silah işiyle falan uğraştım. Of, bacaklarım ağrıyo...
Taehyung'u kucağıma alıp en yakındaki koltuğa uzandırdım. Bacaklarına masaj yapmaya başladım. Bana olan bakışlarını saçlarımın arasından görebiliyordum. Hem şaşırmış hemde mutluydu. Asıl soru şu, benim ondan nefret etmeme rağmen neden şuan mutluydum?
---
T: Gülümsüyorsun.
Jk: Ha, ne?
İrkilip ona döndüm. Bana baktı.
T: Gülümsüyordun.
Jk: Yok canım, ne alaka?
Sırıtıp önüne döndü. Bende gelen konuklara baktım. Onlara gülümseyerek içeriye davet ettim. Aynı şeyi Taehyung'da yapıyordu. Şu ana kadar iyi gidiyordu, ta ki o yaşlı amca gelene kadar.
Yb (Yoongi'nin babası): Burada Suga'nın olması gerekiyordu. Ve Jimin'in. Burada Min ve Park'ların partisi olacak, siz dün olay çıkardınız ve neden buradasınız?!
Jk: Efendim ben ve Taehyung dünki olay tekrarlanmaması adına güvenlik için duruyoruz.
Yb: Niye? Benim oğlum becerikli değil mi? Senin gibi silah kullanamaz mı?!
Jk: Hayır efendim, öyle değil. Beni yanlış anladınız. Ayrıca, şuan lise hayatına atıldı ve silahla tanışmak için çok erken yaşta. Zaten öğrenci olduğu için izin verileceğini zannetmem.
Tabii o oyun oynarken böyle demiyordum.
Hızlıca içeri girdi. Onu tutamamıştık bile.
Jk: Sen burayı kolla, geliyorum.
Adamın peşinden içeriye ilerledim. Etrafa bakındım, kalabalık arasında hiçbir şey ortada değildi!
Sonunda yakalamıştım. Babası, Suga'nın yakasını tutuyor ve bağırıyordu. Olay çıkmaması için yanına gitmiştim fakat anında yumruk yiyeceğim aklıma bile gelmezdi...
Sonrasında ne olduğunu hatırlamıyordum, tek kulağımın çınladığını hatırlıyordum. Ve gözlerimin karardığını...
****
Gözlerimi, gelen yalvarma sesleriyle araladım. Suga'nın babası salonun sahibine yalvarıyordu, başımda ise Taehyung dikiliyordu. Bir dakika...
Jk: T... sen?
Adını söylemeye cesaret edemiyordum.
T: Bayıldın, bende buraya getirdim. Daha sonra bu adamı salonun sahibine şikayet ettim. Az kalsın bizim olayımız gibi oluyordu.
Jk: Bizim?
T: Kim ve Jeon soylarının* olayı gibi.
Jk: Anladım.
Uzandığım yerden doğruldum.
Jk: Jimin ve Suga?
T: İçerideler, eğleniyorlar.
Jk: Anladım.
Yb: Efendim, şu yavşak adam oraya gelmeseydi hiçbir olay çıkmayacaktı, yemin ederim!
Gözlerim, sesi daha da yükselen bu adama kaymıştı. Beni işaret ediyordu.
Jk: Tamamen yalan. Yanına gittiğimde çocuğunun yakasına yapışmıştı. Olayı kendisi başlattı ve devam etti.
S (salon sahibi): Tamamdır Bay Jeon. Sizi rahatsız ettik, kusura bakmayın.
Diyerek baş selamı verdi. Daha sonra yaşlı adamı ayağa kaldırdı ve dışarı çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PØLİGØN -Taekook-
FanfictionBirbirine kin besleyen Jeon ve Kim soylarının en küçük torunları Jungkook ve Taehyung idi. Partide yaşanan bir kavga sonucu bu iki soy ağır yaralanmıştı. Jungkook, annesinin çalıştığı yerde çalıştığı için silah kullanmayı adı gibi biliyordu. Fakat...