6

259 35 50
                                    

Genelde bundan aşırı rahatsızlık duyarım ama kimsenin yorum yapmamasına aşırı üzülüyorum bu yüzden sınır koyamay karar verdim.

Gerçekten özür dilerim.

Sınır: 20+ yorumcuk oy çok da önemli değil ama siz yine de atın ama yine de oy sınırı yok :*

"Şimdi nasıl? Hala acıyor mu?"

"Hayır..."

Doktor gülümseyerek Jungkook'un ayağını bıraktı ve dik bir konuma gelip eldivenlerini çıkarttı.

"Bu şekilde bir yaralanma hızlı iyileşir. Olabildiğince üzerine basmamaya çalış. Senin için Bay Kim'den özel ricada bulunacağım."

Adam malzemelerini çantasına doldururken konuşmuştu. Jungkook sakince kafasını salladı. O sırada doktor ona bakıyordu.

"Yanağın için bir de merhem versem iyi olur."

Doktorun söyledikleriyle Jungkook'un kaşları çatıldı. Yanaklar... Doğru ya. Bak Kim yanaklarını da zedelemişti.

"Teşekkür ederim Doktor..."

Adam hâlâ gülümsüyordu.

"Hoseok. Jung Hoseok."

Jungkook anladım manasında kafasını salladı.

"Benden büyüksünüz sanırım."

"34 yaşımdayım. Sen de 23 değil mi?"

Evet anlamında başını salladı. Ona bir soru sormak istiyordu ama aşırı çekiniyordu. Derin bir nefes alıp verdi. Sormak için cesaret bulduğunu sanarak ağzını açtı ve gözlerini kaçırdı ama hemen geri kapadı.

Doktor onu izliyordu ve onu anlamıştı. Genelde bu durumlarla karşılaşırdı.

"Bak Kim'i sormak istiyorsun değil mi?"

Jungkook kaçırdığı gözlerini ona dikti. Çekinerek konuştu.

"Cevaplamak zorunda değilsiniz sadece..."

Adam elini kaldırım salladı.

"Sorun değil."

Ardından sedyenin önündeki sandalyeye oturdu. Merakla Jungkook'a baktı. Jungkook buna içten içe sevinmiş ve hafifçe gülümsemişti ama bu saniyeler falan sürmüştü.

"Sor hadi. Çekinme. Olabildiğince cevap veririm."

Jungkook derin bir nefes alıp sordu.

"Mesela... Kaç yaşında?"

"32."

Jungkook şaşırmıştı. Daha genç olduğunu düşünüyordu. Hmmladı.

"Hmm. Aile durumu nasıl? Evli, bekar veya ailesi nasıl?"

"Ailesi öldü diye biliyorum. Bu işi babasından öğrenmiş daha sonra düşmanlarından birisi mi ne ailesini öldürmüş. Bir kız kardeşi var ama kimse nerede olduğunu ya da kim olduğunu bilmiyor. Bir de ağabeyi varmış ama o da kendisini öldürmüş. Kaç... Bay Kim 10 yaşındayken falanmış. Ağabeyi ondan 12 yaş büyükmüş. Öyle işte. Evli değil ve sevgilisi de yok. Bay Kim sadece işi ile ilgilenir. Bu zamana kadar hiç randevuya falan çıktığını görmedim."

Jungkook dikkatle dinlediği şeylerden sonra bir sğre önüne baktı.

"Ne işle uğraşıyor? Tam olarak."

"Uyuşturucu ticareti gibi ama daha yasal. En azından uyuşturucu olmadan önceki halinin yani kimyasal ve bitkisel maddelerin ticaretini yapıyor. Sonrasını ben de bilmiyorum ama çok iyi işler başarmış."

Jungkook doğrusu şaşırmıştı. Yani yaptığı iç yarı yasaldı. Bu yüzden devlet çok içine girmemişti demek.

"Peki. Imm. Bunları neden bana anlattınız?"

Adam kıkırdadı. Ondan tırsıyordu birazcık. Patronu hakkında detaylı bilgi verirken hiçdüşünmüyor mu diye düşünmüyor değildi.

"Ah Kookie. Anlamıyorsun değil mi? Sana bunları anlatıyorum çünkü Bay Kim her zaman benden bunu ister. Sence neden?"

Jungkook bir süre durdu ve düşündü. Aslında aklına birkaç ihtimal geliyordu.

1- İşinden kovulduğu için anlattığı hikayeyi kendi başına bassa herhangi bir doğrulama kaynağı olmadığı için kimse ona inanmayabilirdi.

2- Bunları gidip polise anlatsa bile polisin ona inanma ihtimali de azdı çünkü iş yarı yasal gözüküyor ve ayrıca muhtemeln devlete yüklü bir miktar para ödeniyor ve bu sayede devlet bunun araştırılmasını özellikle önlüyordu.

3- Anlattığı her şeyin yalan olma ihtimali çok yüksekti bu yüzden kurmaca bir hikayeyi rastgele birinin bilmesi çok da büyük bir sorun değildi.

4- Onu kendi tarafına çekmek istiyor olabilirdi. Böylece diğer muhabirlerle bir bağlantısı olurdu.

Bir süre daha eli çenesinde düşündü. Aklındaki ihtimalleri yoklarken bir ihtimal beynini bir virus gibi kuşattı. Tüm vücut hücrelerinin titrediğini hissetti. Bu ihtimal uzak gözükmüyordu. Hatta o kadar yakın ve o kadar gerçekti ki sanki diğer ihtimaller onun egemenliğini kabul ederek silinip gitmişti.

Yoksa...

Korkuyla adamın gözlerine baktı. Adam hala ona gülümseyerek bakıyordu. Jungkook'un korku akan gözlerini gördüğünde ise ayaklandı ve gitmek üzere hazırlandı. Eline alet çantasını aldı. Şimdi dişleri de gözüküyordu gülümserken.

Bu kocaman gülümsemeye karşın Jungkook'un gözleri dolmuştu. Bedenin soğuduğunu hissetti. Kalbi ve beyni karıncalanıyordu. Kocaman gözlerle adamın söyleyeceği şeyi bekliyordu. Elini kalbine koydu ve tişörtünün üzerinden sıktı.

"Yoksa..."

Adam başıyla onayladı.

"Evet Jungkook. Ben bu hikayeleri her zaman buradan canlı çıkma ihtimali olmayan kişilere anlatırım. Tebrikler. Diğer tarafa bedava bilet kazandınız."

Adam elini Jungkook'un saçlarına koyup pat pat yaptı. Şimdi Jungkook ağlıyordu.

"Ne kadar akıllı bir çocuksun sen öyle."

Başını hafifçe yana yatırıp ona baktı ve daha sonra çekip gitti. Şimdi o boş odada sadece Jungkook'un ağlama sesi fısıldıyordu.

Kısa oldu bu.
Neyse işte

Dediğim gibi.
Taehyung'da nefret yok.
Gerçekçi olalım.
Gizli işlerinizi ortaya çıkarmaya çalışan muhabiri öldürür müydünüz yoksa serbest mi bırakırdınız ki serbest bırakırsanız hapse tıkılacaksınız?
(Hayır bu kişi herhangi bir idol veya oyuncu değil bildiğimiz rastgele bir muhabir)

Cevaplarr

Bb.

Bb

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
mafia and bunny | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin