Ayaz ile yaklaşık 1,5 saat dosyayı ve delilleri inceledik. Çok kusursuz bir şekilde işlenmiş bir cinayetti. Ayaz kolundaki saate bakıp dosyayı elinden bıraktı.
"Ben artık gideyim. Yarın tekrar inceleriz olur mu?"
"Olur, git sen."
"Tamam sonra görüşürüz"
"Görüşürüz." Arkasına dönüp tam gidiyordu ki aklına birşey gelmiş gibi durdu.
"Ya da şöyle yapalım sen bana numaranı ver hem nasıl olsa ortağız hem de dosyayı akşam tekrar incelemek istiyorum." Bir süre düşündüm sonra
"Tamam" diyip Ayaz'ın telefonundan kendimi aradım.
"Oldu, fakat kaydetmedim sen kaydedersin."
"Tamam çok sağol görüşmek üzere"
"Görüşürüz." Arkasını dönüp gitti. Bende odamda yalnız kaldım dosyalarla birlikte... Masamın üstündeki telefondan kafeteryayı arayıp kahve istedim. Birkaç dakika sonra kahvem geldi ve çalışmaya devam ettim. Delil olarak, babamın geldiği saatten sonra bozulan kamera, tabanca vardı. Kamera babam geldikten sonra bozulduğu için görüntülere ulaşamadım. Tabancada da sadece babamın parmak izi vardı. Yani katil babamın intihar ettiğini göstermek istemişti. Bu işte gerçekten büyük bir oyun vardı. Bu oyunu çözmek zorundayım. O kayıtlar bulunmaya hiç çalışılmamış böyle bir kayıt dosya da yoktu. Her bir işlem için kayıt tutulması zorunludur fakat burada böyle bir kayıt yok. Varsa da dosya değiştirilmiş olabilir. Bilmiyorum ama öğreneceğim.
~2,5 saat sonra~
Kapımın çalınmasıyla kafamı dosyalardan kaldırdım. "GELL" diye dışarıda ki kişiye seslendim. Kapı açılıp içeriye Ceren girdi. Soran gözlerle ona baktım. " Hayırdır niye burdasın, çıkman gerekmiyor mu?" dedim. Oflayarak karşı koltuğa oturdu.
"Ufff Cemre yaa neden böyle yapıyorsun? Tamam acın hâlâ çok taze ama bir kendine gelmek zorundasın. Sen bir polissin! Hemde Cinayet Büro da."
"Ya sen bana inanmadın! Belli ki sen bunun ne demek olduğunu hâlâ anlayamamışsın. Benim babamı öldürdüler! Hemde öyle bir planlamışlar ki bunu katil veya katiller bulunamasın diye ama daha onlar beni tanımıyor ben onu ya da onları bulacağım dediysem bulurum! Şimdi lütfen çık odamdan daha fazla konuşursam çok kötü şeyler olucak!" Çıkmayıp tam birşey söyleyecekken onu durdurup elimle kapıyı gösterdim ve "ÇIK!!" diye gür bir sesle bağırdım. Yerinden sıçrayıp hemen odadan çıktı. Ellerimi başımın iki yanına koyup sakinleşmeye çalıştım. "Neden ya, neden? Neden bunlar benim başıma geldi? Ben nasıl bir günah işledim?" dedim dayanamadım ağlamaya başladım. Ölümlerin arasına doğmuştum. 10 yaşında annem gitti, kalbimin yarısı.. 24'üme girmeden babam, kalbimin diğer yarısı...
Telefon sesiyle irkildim. Ekrana baktığımda Ayaz'ın aradığını gördüm. Telefonu açıp kulağıma dayadım.
"Efendim Ayaz?"
"Cemre göndereceğim adrese gelip bana dosyayı verebilir misin?"
"İncelemek için mi?"
"Evet, getirecek misin?"
"Tamam getiriyorum. Sen bana konumu at."
"Tamam tamam atıyorum görüşürüz."
"Görüşürüz." Telefonu kapatıp eşyaları toplamaya başladım. Dosyayı çantamın içine koyup montumu da giydim. Telefonuma gelen mesaja baktım. Ayaz konum göndermişti. Telefonumu cebime atıp odamdan çıktım. Odamın kapısını ne olur, ne olmaz her zaman kilitlerdim. Bu yüzden çıkmadan tekrar kilitledim. En sonunda arabamın yanına gittim. Arabama binip çalıştırdım. O konuma göre yol alıyordum.
~15 dk sonra~
Arabayı durdurup indim. Konum bir meyhaneyi gösteriyordu.
"Ne alaka şimdi ya?" Hızlıca meyhaneye girdim. Gözümle Ayaz'ı arıyordum. Bulunca olduğu masaya doğru gittim.
"Hoşgeldin, buyur geç otur." dedi beni ayakta karşılayarak. Tereddütle sandalyeye bakıyordum. Ama yine de canım oturmak istediği için oturdum. Ben oturunca Ayaz da oturdu.
"Ne yersin ya da ne içersin?"
"Yok benim canım birşey istemiyor sadece şu dosyayı vermek için geldim."
"Tamam dosyayı alıcam zaten ama birşeyler yiyip içirmeden de bırakmam. Hem biraz kafan da dağılır." Bir süre düşündüm. Haklıydı biraz kafamı dağıtmam gerekiyordu.
"Haklısın kafam dağılır. O zaman ben bir Adana Kebap alıyım."
"İçecek? Rakı ister misin?"
"Olur çok iyi olur hemde." Kafasını sallayıp garsonu çağırdı.
"İki Adana, rakı." Garson siparişleri alıp gitti.
"Ee birşey bulabildin mi?"İç çekerek
"Hayır dedim." Elini omzuma koyup
"Bulacağız merak etme" dedi. Gülümseyerek karşılık verdim.
Siparişler gelince yemeye başladık. Tadı gerçekten çok güzeldi. Kaç gündür yemek yememiştim. Bu iyi gelmişti.
"Yavaş ye yavaş boğulacaksın." dedi gülerek
"Pardon ya kaç gündür yemek yememiştim. Biraz hızlı yemiş olabilirim kusura bakma."
"Yok rahatsız olmadım ki sadece boğulacaksın
sandım." Kafamı salladım sonra da yemeye devam ettim. Yemeyi bitirince içmeye başladık. Bardağı kafama diktim. Sert bir tadı vardı. Alkollü içeceklerden nefret ediyorum fakat bazen kafa dağıtmak için içiyordum. Ama kendime söz veriyorum bir daha içmeyeceğim.
"Alkol seviyor musun?" dedim kafasını olumsuz anlamda salladı
"Sevmiyorum fakat kısa sürede olsa unutturuyor herşeyi. Bu yüzden içiyorum arada sırada."
"Anladım. Bende sevmiyorum senin gibi arada sırada. Ama kendime söz verdim. Bir daha içmeyeceğim."
"Sözünü tutabileceğine emin misin?"
"Olabildiğince tutacağım." Kafasını sallayıp bardağı kafasına dikti. Şarkı değişip en sevdiğim türkülerden biri başladı. Neşet Ertaş' dan Yalan Dünya çalmaya başladılar.
"Türküyü sever misin?"
"Çok." Gözleri mi dolmuştu? Neden ki? Peki ben neden ağlamaya başladım? Ağladığı mı gören Ayaz ayağa kalkıp yanıma geldi ve diz çöktü.
"Hop niye ağlıyorsun ya?"
"Bilmiyorum o kadar doluyum ki ağlıyorum. Peki sen neden ağlıyorsun?"
"Bilmiyorum" diyip gözyaşlarını sildi. Uzanıp benimkileri de sildi.
"Artık ağlamak yok anlaşıldı mı?"
"Anlaşıldı." Yerden kalkıp karşıma sandalyesine geçti.
"Gidelim mi artık?" dedi saatine bakarak.
"Gidelim." Bilincimiz hâlâ açıktı. O yüzden araba ikimizde kullanabilirdik. Hesabı istedi. Tam cüzdanımı çıkartacakken durdurdu
"Benden olsun." dedi. Hesabı ödeyip meyhaneden çıktık. Arabalarımız karşı karşıya duruyordu. Durup çantamdan dosyayı çıkardım ve Ayaz'a uzattım.
"Sana emanet." dedim.
"Emanete hıyanet olmaz merak etme."
"Eyvallah."
"İyi geceler Cemre."
"İyi geceler Ayaz." dedim ve arabama doğru gittim. Çalıştırıp evime sürdüm. Evimin önüne gelince arabayı park ettim. Evime girip montumu askılığa astım. Çantamı da oraya bıraktım. Banyoya girip rahatlatıcı bir duş aldım. Duştan sonra pijamalarımı giyip yatağıma yattım. Bu hayatın acımasızlığını genç yaşta öğrenmek canımı yakıyordu. Göğüsüm de ağrı vardı hiç geçmeyen. Ağrılarım acılarımı diri tutuyordu. Acılarımın katillerini bulmak rahatlatırdı. Bulmadan ölürsem kendime hakkımı helal etmem.Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum diğer bölümde görüşmek üzere 🩹❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMSİYAH
Fiksi RemajaBir olaydan dolayı tanışan iki polisin hikayesi. Tanışmaları onlara cenneti mi getirecek yoksa cehennemi mi?