Kimi insan sakin yaşamın içinde mutludur; kimisi ise mutsuz. Bense ne yapacağımı bilemeden okyanusa kapılmış gidiyordum. Mutlu muydum ? Yoksa değil miydim ? Bilmiyorum, ama ben buydum.
Babamın işlerini devralmıştım. Bütün yeraltı tanındı babamı. Ama ben bir bilinmezliktim. Şimdi de Türkiye'de işlerimi halletmiş; Kıbrıs'tan, ingiltere'ye gelmiştim. Buradaki evin inşaatı bitene kadar da otelde kalacaktım.
Otele geldiğimde arabadan inip, anahtarı vale'ye verdim. Topuklarımın sert zeminde çıkarttığı sesi ardımda bırakarak otele girdim.
İçeride gol rengi hakimiyetini sürdürüyordu. Resepsiyonun önüne geldiğimde bende önce birisi vardı. Göz ucuyla sağ tarafımdaki adama baktım. Uzun boylu, yapılı bir vücudu vardı. Adam işlerini hallettikten sonra bakışlarını bir saniyeliğine bana dokundurdu; sert ifadesini bozmadan önüne dönüp otelden çıktı.
Resepsiyona döndüğümde çakma sarı kız konuştu:
"Hoşgeldiniz, rezervasyonunuz var mıydı ?"
"Evet, iki gün önce ayarlanmıştı" dedim, kadın önündeki bilgisayardan bir şeylere tiklayıp baktıktan sonra konuştu.
"İsim alabilir miyim ?"
"Parla İzlem" dememin ardından kadın şaşkınlıkla baktı; geri hemen kendini toparlayıp konuştu.
"Erken geleceğinizden haberimiz yoktu Parla hanım, odanız 104 numara. Bir şeye ihtiyacınız olursa odanizdaki telefonla iletişime geçmeniz yeterli" dedi
Resepsiyondaki kadına teşekkür edip, cam asansöre ilerledim.
Fazlasıyla acıkmıştımda, hemen üstümü değiştirip yemek yemem lazımdı.
Asansörden indim; 104 numaralı odaya bakındım, çok geçmeden bulmuştum. Kapıyı kartla açıp içeri girdim.
BİR DAKİKA
O ne ?
Beni erkek sanmış olamazlardı ya. Oda resmen bir erkek için hazırlanmıştı. Yani Parla İzlem isminin erkek ismine benzer bir yanı da yok.
En azından aydınlık değildi, loş ortamları seviyordum. Oda da ağırlıklı olarak gri tonları kullanılmıştı. Giyinme odası ve banyosu ayrıydı. Sevdiğim türden bir odaydı. Tek sorun kişisel eşyaların erkekler için olmasıydı. Neyse erkek şampuanıyla da idare edebilirdim sanırım.
Valizimi açıp ne giysem diye düşünürken telefonum çaldı. Telefonu elime alıp baktım. Çise arıyordu, bekletmeden açtım.
"İNSAN BİR ARAR AMA"
"Odaya bile daha yeni geldim" diye mırıldandım.
"Ay sana söylesem mi ki ?" Dedi
"Neyi ? Çabuk söyle"
"Temmuz yakında dönüyormuş, sana sürpriz yapacaktı sanırım, bu yüzden bilmiyormuş gibi davran tamam mı ?"
Temmuz da Çise gibi yakın arkadaşımdı, ama çoğu kişi Çise'yi arkadaşım; Temmuz'u menajerim olarak biliyordu. İkisi de benim için her şeyden öteydi.
"Annesi iyileşmiş o zaman" dedim
Annesi rahatsızlandığı için bir süreliğine onun yanında, hastanede kalıyordu Temmuz. Annesinin iyi olmasına sevinmiştim.
"Evet, evet. Bir saniye annem çağırıyor... EFENDIM ANNEE... TAMAAMM GELİYORUM... PARLA İLE KONUŞUYODUM... TAMAM" sesli bir nefes verip tekrar konuşmaya başladı.
"Annemin selamı var, beni çağırıyor. Bir bakayım, sonra görüşürüz"
"Sende selam söyle, kendine iyi bak"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARDON RESEPSİYON (ASKIDA!)
RandomYer altını yönetmek isteyen iki kişi. Bir tarafta İtalyan/Türk mafyası NOYAN İSFENDİYAR, sert görünümüyle gri gözleriyle herkesin korktuğu... Diğer tarafta herkesin tanıdığı bir o kadar da hiçbir kimsenin tanımadığı PARLA İZLEM, duruşuyla bile herke...