yasemin...
Bunun Axelle bir ilgisi yok yani" dediğinde şaşkınlıkla ona bakakaldım...
"ama- sen onun adını biliyorsun!" derken sesimden şaşkınlığım anlaşılıyordu
"O gün bayıldığında onun adını mırıldanmıştın" diye açıkladığında yüzünde sıkıntılı bir ifade belirmişti. Susup ellerime baktım
" Ne yaptı sana. Üzerine kahve falan mı döktü o kız?" derken kendini konuşmaya zorluyor gibiydi, yada beni konuşturmaya çalıştırıyor gibi.
"Evet. şey sırama ölü bir kuş koymuştu!" dudaklarından tatsız bir gülüş yükseldi
"Korkmuş olmalısın"
"Biraz" diye itiraf ettim
"Bu güzel bir hikaye"
"Sadece başı, sonu ise çok acı" diye mırıldandım
"Eğer bir gün kendini, anlatacak kadar iyi hissedersen ben, o zamanda dinlerim seni" ona bakmadan konuştum
"Bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Bunu düşünmek bile acı verici benim için" kollarımı kendi etrafıma doladığımda, kendimi hissettiğim acıdan korumaya çalışıyordum. O da gördü bu halimi ve eli bana uzanmak istermiş gibi kalktı ama sonrasında vazgeçerek indirdi elini
"Keşke bir şeyler yapabilsem senin için" diye mırıldandığında sadece sustum. kimse hiç bir şey yapamazdı benim için!
"Biliyor musun?" dedi birazdan. muhtemelen aklımı dağıtmaya çalışacaktı
"Bugün dayı oldum ben! Resmen artık bir kız yeğenim var" bakışlarım ona döndü
"Bu akşam onu görmeye gideceğim. Annem onun inanılmaz derecede sevimli olduğunu söyledi. Sende gelmek ister misin belki bebek sevmek stresini azaltır. Sanırım bununla ilgili bir şeyler okumuştum"
"Teşekkür ederim Peter ama ders çalışmam lazım belki başka zaman" dedim ve bunu söyler söylemez pişman oldum, benimle ilgili beklentiye girmesini istemiyordum.
"Gerçekten gelir misin? yani kendini daha iyi hissettiğin bir günde" bana bakan gözlerine nasıl hayır diyebilirdim ki. başımı salladığımda, gülümsedi
"Hadi gel biraz yürüyelim, senin bacaklarında uyuşmadı mı oturmaktan" aslında uyuşmuştu. kendi doğrulduktan sonra, tereddütle bana da tutmam için elini uzattı. kısa bir kararsızlığın ardından elini tutarak doğruldum ve hızla çektim elimi avucundan.
Sessizlik içinde yan yana yürüdük, sahilde, temiz hava iyi gelmişti günler sonra ilk defa kendimi bitkin hissetmiyordum. uzun yürüyüşümüzün ardından ona döndüm tam dönelim mi diyecekken, aniden çiseleyen yağmurla kaşlarımı çatarak gökyüzüne baktım. bu halime güldü
"Sanırım dönme vakti!" bu kez adımlarımızı daha da hızlandırarak yürümeye başladık ama epey ıslanmıştık ikimizde. aniden durduğunda ona döndüm, hızla çıkardığı çeketini bana uzattı
"al şunu giy, yoksa hastalanacaksın yeniden" ona baktım
"Daha yeni iyileştin Yasemin, yeniden hastalanmak istemezsin değil mi?" çeketi alıp giydiğimde gülümseyişi büyüdü
"Yakıştı"
arabaya vardığımızda Roza öfkeyle bizi bekliyordu
"Neredesiniz siz!" peter onun ıslak bir sincaba dönmüş haline güldü, ben ise gülmemek için dudağımı ısırıyordum