Giriş

762 52 71
                                    

Ben Yang Jeongin.

Hayatım berbat bir halde devam ediyor mu yoksa ölümün kıyısında mıyım bilmiyorum. Hastane odasında artık kaybedecek kimsem olmadığını bilerek yatıyorum. Bu hale nasıl mı geldim? Anlatayım.

~ (Flashback) ~

Çok değil yaklaşık 2 hafta önce ben, babam ve annem mutlu bir şekilde yaşıyorduk en azından ben öyle sanıyordum.

Meğersem aile şirketimiz çökme aşamasındaymış. Babam iflas etmiş. Borç açığını kapamak için de tefeciden borç almış.

İşte her şey bu zamanda başlıyor. Akşam yemeği yerken birden evimiz kurşunların hedefi oldu. Kapı pencere ne varsa çöktü. Şanslıydık ki yemek masası cam ve kapıların yakınında değildi.

Evimiz malikane denecek kadar büyüktü. 4 katlıydı ve kocaman bir bahçesi vardı. İlk taşındığımızda odaların yerini öğrenmek epey bir zamanımı almıştı.

Tefeciler korumalar yüzünden bahçe duvarının üstünden kurşunluyordu evi. 10 dakika içinde silah sesleri durdu. Biz masanın altında saklanmaya çalışıyorduk. Hepimizin kalbi ağzında atıyordu. Şok olduğumdan ağlayamıyordum bile.

Korumaları öldürmüş olacaklarki birden içeri daldılar. Bir adam en önde diğer 20 kişi ise arkasındaydı.
"Değerli gördüğünüz ne varsa alın. Hemen!!! "
Adamların 15 tanesi eve dağıldılar. En öndeki ele başları bize doğru gelmeye başladı.

Babam birden masanın altından çıkıp adamın ayaklarına kapanıp öpmeye başladı.
"E-efendim b-biraz daha sü-süre verin. Borcumu öd-ödeyeceğim! Lü-lütfen, lütfen"
Adamın kızgın bir şekilde eğilip birden babamın saçlarından tutup çekmeye başlaması ile endişe daha fazla içimi kaplamaya başladı.

Babamın saçlarını yolarcasına çekerken konuştu
"Ahh Seohyun. Seni daha ne kadar bekleyeceğim. 2 yıldır o kahrolası borcu öde diye zaman veriyorum!!"
Saçlarını daha çok çekince babamın ağzından acı bir inleme çıkmıştı.
"Benim de bir sabrım var. Sen ilk gün gelip köpek gibi çalışıp parayı ödeyeceğim dedin. Ben de sana verdim. Şimdi de götünü gere gere burada ailen ile yemek yiyiyorsun. Bu gün son günün olacak. Duydun mu beni!!! "

Babam korkudan sıçramıştı. Yalvarmaya ağlamaya başladı. Annem de bir yandan ağlıyordu. Adam babamın saçlarından sürükleyerek diğer odaya götürdü ardından bir silah sesi... Sonra adamın o kulaklarımı kanatan kahkahası.

Sesi duyduğumuz anda annem bana sarıldı. Gözyaşlarım yeni kendine gelmiş olacak ki akmaya başlamıştı. Ama üzüntüden daha bir baskın olan kızgınlık ile akıyorlardı. O adama olan kızgınlık.

4 yıl önce aşırı sinirlendiğim ve krizler geçirdiğim bir dönemdeydim. Okulda bana dokunan kişileri kız erkek demeden öldüresiye dövüyordum. Bu sinirim sadece insanlara karşı değil yoldaki en ufak bir taşa karşıydı da. Esen rüzgara sinirlenip evde ortalığı darmadağın etmişliğim bile vardı. Annemler de bu durumdan şüphelenmiş ve beni zorla piskoloğa getirmişlerdi. Tabi ben kaçmıştım ellerinden, bu sefer de beni korumalar ile tutmuş ve yine zorla o psikoloğun koltuğuna oturtulmuştum. Sonra da bana aralıklı patlayıcı bozukluk teşhisi konmuştu. Ne kadar da saçma bir şeydi bu böyle. Biraz da tedavi görmüştüm. İlaç vermişlerdi ne kadar istemesem de.

O ilacı almak istemiyordum. Hem çok ağır bir ilaçtı, içince ruhum bedenimde değilmiş gibi oluyordu. Sanki bedenim başkası ile yer değiştirmiş hissediyordum. Kimse ile konuşmuyor sorulmadıkça cevap vermiyordum. Sadece köşeye geçip nefes alıyordum o kadar. Ben hep hiperaktif bir çocuk olmuştum. Asla yerimde duramazdım, zaten o yüzden ya kavgalarda ya da sporda olurdum.

Sığınak || HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin