"Ne işin var senin burda?" Alejandro sinirli ve endişeli bir şekilde hesap sordu Türk komutana,çatık kaşlarının altından karşısındaki İstanbul Beyefendisinin yüzünü inceliyordu aslında. "Seni görmeye geldim,hiç ilgilenmiyormuşum ya seninle" Atilla yeni yaktığı sigarasını üfledi ve dudaklarının arasına sıkıştırıp karşısındakin yanağından makas aldı. Kumral genç, şımarık küçük bir çocuk gibi sitem etti ona "İçme şu zıkkımı be,ciğerlerini mahvediyorsun!" biraz duraksayıp ağzına bir parça balık attı. "Güzelim bu sadece bir sigara o kadar da kötü değil"
"Sürekli öksürüyorsun, seni öyle görmek beni- Her neyse..."
"Ne? Üzüyor mu beni öyle görmek?"
Alejandro cevap vermedi ama kıvrılan dudağı da yeterdi Atilla'ya.
"Soğuk savaş mı varmış hayırdır?" Konuyu değiştirmişti subay, umursamıyormuş gibi sormaya çalışmıştı. "Ne o masa dinlemeye mi başladın şimdi,ne kadar ayıp?" yaramaz bir çocuk gibi güldü "Yok savaş falan, geçmişten konuşuyoduk, şimdi konferanslar yapılcak ya" Karşısındaki bedenin rahat bi nefes verdiğini görünce sırıttı genç komutan,masanın altından bacağını okşayıp yüzüne yaklaştı "Noldu korktun mu, merak etme izin vermem sana zarar vermelerine. Olur da biri sana dokunmaya kalkarsa ölümü ellerimden olur" İtalyan Subay şaşırmıştı ama karnında kelebekler uçuyordu sanki. "Kaç tane içtin sen?" Atilla bu soruyla sırıtıp masadan kalktı ikisinin de hesaplarını ödeyip Alejandroyla yürümeye başladılar.Akşam etrafta pek kimsenin olmamasını fırsat bilip, yanındaki subayın kalçasını kavradı Subaydan aldığı tepkiyle gülümseyip yüzüne yanaştı, "Benimle konuşmamaya devam edersen bütün caddeye duyururum sesini ona göre." Belinden tutup ara sokağa soktu, subayın beline iyice sardı kolunu. Sanki kolları onun beline kemer olmak için yaratılmıştı. Subay olanlar karşısında hem çok utanıyor hem de çok şaşkındı, Atilla'nın dışarıda ona bu kadar yakın davranması bir ilkti. Komutan kumral subayı izledi bir süre,bir şarkı mırıldandı gözlerine düşen saçları düzeltirken, yüzünü okşadı zarifçe. Daha fazla dayanamayınca kimsenin görmeyeceğine de emin olup ani bir hareketle duvara yasladı onu,kafasını boynuna gömdü ve ufak öpücükler bıraktı, öpücükler büyüdü ve kendini kaybedip emmeye başladı. Büyük bir iz bırakınca kaldırdı kafasını ve İtalyan subayına baktı. Başını geriye arıp ona yer açmıştı,boynunda kendisinin verdiği kolyenin etrafında yine kendi yaptığı morluklar vardı, ses çıkarmamak için ısırdığı dudağı kıpkırmızı çok öpülesi duruyordu. Komutan geri çekildi ama, öpemezdi onu. Yine kolunu beline sarıp yürümeye devam etti,aslında kendisini Pera Palasdaki odasına çağırmasını bekliyordu.
Yolun sonuna yaklaştıklarında Türk subay ceketinden bir gül çıkarıp kumrala uzattı. Alejandro gülü görünce güldü ve yanındaki bedene baktı,o da gülüyordu. Gülü aldı ve elindeki yüzüğü çıkarıp boşta kalan ele verdi. Artık yollarının ayrılma vakti gelmişti. Atilla askeriyeye, Alejandro kaldığı Pera Palas'a dönecekti. Komutana yetmemişti ama bu kadarı, kumralı kolundan çekip askeriyenin korusuna sürükledi ve yanağına bir öpücük bıraktı. Kumral olanın da sabrı taşmıştı,kafasını komutanın boynuna gömüp özlem giderdi, belki biraz fazla. Atilla'nın boynunda kendisininkinden de fazla sayıda morluklar olmuştu.Hatta biraz köprücük kemiğinde ısırık izleri vardı. Komutan halinden memnundu,kabanını çıkarıp subayın arkasına geçip omuzlarına koydu. Saçlarını kokladı biraz ve öpücük bıraktı.
"Sonra görüşürüz Alejandro,güzelim benim"
Cümlenin sonunu kısık sesle söylemişti. "Ziayrete gelirim komutan" hızlıca görünmeden uzaklaştı ordan.Yan masayı dinleyen Alejandro ve bu ikilinin sigara hakkındaki genel diyaloglarını yansıtan bir şarkı bıraktım kapağa

ŞİMDİ OKUDUĞUN
düşman asker| bxb (+18)
RomanceKarar ver artık komutan,yürekli misin gerçekten yoksa yine kaybetmeye razı mı olacaksın?