Gün daha aydınlanmadan kalkmıştım çünkü bu gün orman gezisi yapılacak, ama bu normal bir gezi değil herkesin kendi hayvanını bulması için her yıl yapılır.Ve bu geziye sadece on sekiz yaşına basanlar gidebilir,tahmin edeceğiniz üzere bu hayvanlar normal hayvanlar değil, dev,güçlü hayvanlardan her türden bir tane var ve hangisinin ilgisini çekerseniz artık hem bir ruh eşiniz hemde korumanızı bulmuş olursunuz.Mutluyum çünkü hem 18 yaşıma bastığım resmi olarak kanıtlandı hemde artık benimde bir hayvanım olacak.Ormana giderken rahat şeyler giymek istesem de bir kraliyet ailesinin çocuğu olmak kolay değil
Bir süre sorna kraliyet kurallarına uygun olmasa bile altımda siyah, ince bacaklarımı saran bir pantolon, üzerimde bataklık yeşili bir gömlek vardı dar olmasa da ince belimi ortaya çıkarıyordu kızıl ve kıvırcık saçlarımı yukardan toplamış yeşil gözlerimi ortaya çıkarması için göz çevreme hafif koyu bir makyaj yapmıştım.Odadan çıktığımda kapının önünde abim beni bekliyordu "Bu ne güzellik prenses" derken dudağında küçük bir gülümseme vardı.Aynı şekilde "asıl bu ne yakışıklılık abicim"diyerek karşılık verdim.Biraz durduktan sorna ikimizde kocaman gülümseyip birbirimize sarıldık.Koluma girdim ve merdivenlere doğru ilerledik,aynı zamanda abim bana heyecanlı mısın? Sence hayvanın ne? Gibi sorular sorup beni rahat bırakmıyordu.
Aşşağı inip yemek salonuna doğru ilerlerken abim bir adamı durdurup "bizim için atları hazırlar mısın?" Dedi adam başıyla onayladığı 'nda devam ettik kapının girişinde beni bekleyen nefret dolu gözler kız kardeşim Eris'e aitti bu nefretin sebebini tam olarak çözemesemde babamın ikimiz arasında yaptığı yarışlar ve ayrıcalık 'tan kaynaklandığını düşünüyorum ,benden sadece bir yaş küçük olmasına rağmen aramızda yüce dağlar kadar fark vardı.Babam her zaman benim ondan daha iyi bir savaşçı olduğumu,daha cesur ve yaratıcı fikirlerim olduğunu söylerdi.Tabiki buda Eris'i çıldırtıyordu hatta bir keresinde sırf ok atamayayım,kılıç kullanamayayım diye kolumu kırmaya çalışmıştı.Ve bu günki kıskançlığına gelecek olursak ondan bir yaş büyüğüm ve ondan önce hayvan sahibi olacağımdı.Eminim ki bu gün de ayağımı kaydırmak için elinden geleni yapacaktır.
Kısa bir göz temasından sorna içeri girdik.
Ağır adımlarla sandalyeme doğru ilerledim,babamın hemen yanına oturdum aslında herkes bunu garip karşılar "normalde orada kraliçenin oturması gerekir" derler ama bunun bir sebebi var ailemizde hiç benim gibi kızıl saça ve yeşil göze sahip biri yok çünkü ben anneme benziyormuşum yani babam hep böyle der.Babam annemi okadar seviyormuş ki aşkından bu krallığı bile yakıp gitmeye razıymış , annemin hep çok güzel bir kadın olduğunu söylerler krallık halkına çok yardım eden ve sevgi dolu bir insanmış.Ona annemi hatırlattığım için babam hep yanında olmamı ister.Keşke bizi terk edip gitmeseydi ,belki o zaman ben de annesiyle yaşayan her çocuk gibi onu koklayıp sarılabilirdim...
Herkes yemeğini yedikten sonra babam duyuru yapmak için ayağa kalktı "bildiğiniz üzere bu gün Eira kendi hayvanını bulmak üzere ormana gidecek ve getirdiği hayvan ne yaparsa yapsın ne olursa olsun Eira'ya olan sevgi ve saygınızı o hayvanada göstereceksiniz" dedi ve tekrar yerine oturdu. Bende yemeğimi bitirdikten sonra kalktım babam kenarda duran askerlerinden üçüne başıyla işaret verdi ve hepsi peşimden gelmeye başladılar. Ve o nefret dolu bakışları yine üzerimde hissettim ama aldırmadan yoluma devam ettim.
Çok geçmeden yola koyulduk kocaman yarış atlarıyla gidiyorduk çünkü orman buradan epey uzakta ve yarış atları hem cüsse hem de güç olarak daha iyi durumdalar.Abim de bizimle geliyordu ve benden çok daha heyecanlı görünüyordu.Abim gücü olmayan bütün kurtlara hükmedebildiği için etrafı her zaman koruma altındadır.
Saatlerce yol kat ettikten sorna fayton dan indik, bir süre yürümemiz gerekecekti çünkü hayvanların korkmaması için ormandan biraz uzaktadurmuştuk.
Ve işte evanora ormanı, ve annemin ismi, yıllar önce bu ormanı annem bir keşfin'de bulmuş bunu babama anlattığında babam inanmamış.Daha sorna annem babamı ve birkaç muhafızı yanına alıp ormana götürmüş ilk hayvanlarını orada bulmuşlar.Ama annemin hayvanını asla görmemişler, annemde söylememiş.Bir gün annem ormana tekrar gitmiş ve bir daha dönmemiş .Ve babam da ormanın adını Evanora koymuş .Oradan bir daha dönmemesinin bir çok sebebi olabilir ama babamın tahmin ettiğine göre belki o ormanı keşfeden avcılar onu öldürmüş olabilir ve ya korkmuş bir hayvanın gazabına uğramış olabilir.Kimsenin düşünmediği bir şey var ya yaşıyorsa,oralarda bir yerlerdeyse.Bu heyecanla daha fazla yerimde duramadım ve hızlı adımlarla yürümeye başladım.Bu sırada abim ve askerler ormandan bir kaç adım uzakta durmak zorundalar çünkü herkes kendi hayvanı ile baş başa olmalı.
Ormanda ses yoktu ilerlemeye devam ettim ve bir yerden "çıt" diye bir ses geldi .Korkuyla etrafıma bakındım yerde küçük beyaz birşey vardı.Yavaş adımlarla ilerledim biraz daha yaklaştığımda bir yumurta olduğunu anladım.Güvende olduğumdan emin olduktan sonra yumurtayı ters çevirdim oradan çıkmaya çalışan hatta yumurtayı çatlatmış bir canlı vardı.Hafif hareketlerle yumurtanın kabuğunu açtım. "Yüce Tanrım bu da ne!", çok tatlı mavi gözlü, beyaz bir ejderha yavrusu.Onu yumurtadan tamamen çıkarıp elime aldım iki elimden biraz daha büyüktü. Bana kocaman mavi gözlerle bakan bir ejderha ömrüm boyunca düşünsem bir ejderhanın tatlı olabileceği aklıma gelmezdi.
Bir süre bana baktıktan sorna avucunun içinde yuvarlanmaya başladı sanki benimle oyun oynuyordu. Koluma tırmanıp omuzuma çıktı ve yanağını yanağıma sürttü.Bu benim hayvanım olabilir miydi, ama daha çok küçük "merhaba küçük ejder" sanki beni anlamış gibi gözlerini kırpıştırmaya başladı bu yumurta nereden gelmişti? Hemen kafamı kaldırdım.Kocaman bir yuva,ama içinde hiçbirşey yok gibi duruyordu. Annesinin geleceğini düşünerek onu yere bıraktım sonuçta hemen yuvanın altında annesi gelirse onu bulabilir.Bir dakika uçmaya çalışıyor ve acınası bir halde bana bakıyordu. Bu bir mucizeydi ilk defa bir hayvan sahibinin karşısına yavru olarak çıkmıştı, İşte şimdi onun benim hayvanım olduğundan eminim. Hemen eğilip onu kucağıma aldım ve ormanın çıkışına doğru yürümeye başladım.
Abimin yanına gittiğimde "buda ne daha bir yavru o senin hayvanın mı gerçekten?" Dedi böyle bir tepkiyle karşılaşacağımı biliyordum. "Evet o artık benim hayvanım çünkü ben onu bıraksam dahi o beni bırakmıyor" abime kısaca ormanda yaşadıklarımı anlattım beni onayladıktan sorna tekrar fayton'a bindik ve krallığın yolunu tuttuk.
Takip+yorum yaparsanız sevinirim ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lendon Krallığı
Fantasy"herşeyi düşünürdüm ama senden böylesine büyük bir darbe alacağımı asla!"