4~oyuncu kalpler~

25 5 8
                                    

RADEN;

Sabahın erken saatleri olmasına rağmen kral'ın odasına çağırılmıştım. Her zaman ki gibi kış geldiği için alınması gereken önlemleri anlatmış ve ilk iş olarak at arabalarını büyük ve kapalı ahırlara koymam için dışarı göndermişti.

Neşeyle atılan çığlıkları ve kahkahaları duyup arkama döndüm. Prenses, birkaç çocuk ile birlikte karların içinde yuvarlanıyordu. Hâlâ büyüyememişti. Üzerinde beyaz sade bir elbise ve yine beyaz bir kürk vardı. Dalgalı kızıl saçlarıyla karların arasında çok dikkat çekiyordu. Bir süre onu izledim. Çocuksu kahkahasını, gülünce ortaya çıkan beyaz dişlerini, yanaklarındaki küçük gamzelerini, ve bakınca sanki bir ormandaymış gibi hissettiren yeşil gözlerini. Hayvanı bile ona çok yakışıyordu.

Yanımdan bir öksürük sesi duyduğumda kendime geldim. Kallias sırıtarak bana bakıyordu. "Kardeşime biraz fazla ilgi duyuyorsun gibi. Uzun süre bakmak göz bozar." Dedi ve sanki kendisi söylememiş gibi gülerek işine devam etti. "Hayır, bakmıyordum öylesine dalmışım. Çocukları seviyor galiba." Dedim biraz utangaç bir tavırla.

"Evet sever, umarım ilerde kendi çocuklarınada böyle sevgiyle yaklaşır."

"Çocukları mı?"

"Evet çocukları, neden? Yoksa kalabalık bir ailen olmasını istemez misin."

"Kendi ailemin okadar kalabalık olmasını istemezdim heralde. Ama onun ailesi beni ilgilendirmez."bu konuşmanın sonunun nereye gideceğini çok merak ediyordum.

"Belkide sizin aileniz olur." Söylediği şeyle öksürdüm. Saçmalık, o ve ben mümkün değil.

Aslında düşününce kulağa hoş gelmiyor değil. Saçmalama Raden kendine gel bitir şu sohbeti.

"Gerçekten çok komiksin, ama bu gün hiç şaka kaldıracak gibi değilim." Dedim çabucak. Bu konuşma daha fazla uzamamalıydı. "Tamam, tamam bişey demedim say." Deyip beni geçiştirmişti.

Oradan ayrılıp dışarıda kalan atları ahırlara soktum. Hepsinin önüne biraz saman koyup çıktım.

Yavaş bir şekilde yürürken aklıma dalgalanan kızıl saçları ve herzaman gülümseyen pembe dudakları geldi. Hadi ama bunlar bilinç altımın bana bir oyunu olmalıydı. Asla böyle birşeyi düşünmezdim. Onun düşmanı olup nefret etmem gereken yerde sevemezdim. Kalbim bana bir komplo kuruyor gibiydi odaklanamıyordum. Ailem ben daha küçükken onun yüzünden ölmüştü. Yıllar önce prenses kaybolmuştu ve onu bulana büyük bir para ödülü verilecekti. Annem ve babam onu heryerde aryıp hayvanların olduğu ormanda kırmızı bir ejderha ile oynarken bulmuşlar. Daha küçücük bir bebekken biri onu alıp hayvanlar ormanına götürüp bırakmıştı hâlâ kimin bıraktığını bulamamışlardı. Babam onu almak için yanına yaklaştığı sırada yanındaki ejderha ateş püskürterek önce babamı daha sonra annemi küle çevirmişti. Küçük bir çocuk için kendi hayatlarından olmuşlardı. Bu nefretimi ona asla göstermemiştim. Bir yanım onun suçsuz olduğunu söylüyordu. Bir yanım ise ona karşı bir öfke besliyordu.

Geri kalan bütün işleride hallettikten sonra ormanın yolunu tuttum hâlâ işlerim bitmemişti.

"Hoş geldin Raden."

"Bana sadece ne yapacağımı söyle, uzatma."

Bu bölüm sedece Raden'ın ağzından ve bu yüzden kısa tutuyorum çözülecek bisürü sır var devamını okumak için takip edermisin, heyecanlı bölümler seni bekliyor. ❤️⚔️

Takip+yorum🌹


Lendon Krallığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin