"Baba, müsaitsen seninle bir şey konuşmak istiyorum."
"Ne konuda?"
"Annem." Dediğimde omuzları gerildi ve dikleşti. Babamın odasına girmiştim çalışma masasında oturuyordu.
"Seni dinliyorum kızım." Anlayışlı ve meraklı bir tavırla başını salladı.
"Uzatmadan direk konuya gireceğim. Annem, yaşıyor."
"Evet, bunu zaten biliyoruz."
"Bu gün onu gördüm, biraz konuştuk." Bunu söylediğimde babam gözlerini açıp hafif öne eğildi.
"O yıllardır etrafımızdaymış seni çok özlemiş fakat korktuğu için buraya gelemiyor. Avcıların tekrar onu ve hayvanını yakalamak isteyeceklerini düşünüyor. Bu konuda sen bir şey yapamaz mısın? Onu yanımıza alsak bizimle birlikte sarayda yaşasa, olmaz mı?"
Dili tutulmuştu, gözleri boş bakıyordu, bedenen burada ama zihni değil gibiydi.
"Baba, burada mısın?" Dediğimde uykudan uyanmış gibi kendine geldi.
"Nasıl yani? Annen burada ve kimse onu bulamamış mı? Yıllardır bilerek yanıma gelmemiş mi?" Kırılmış ve öfkeli görünüyordu. Beyazlamaya başlamış kalın kaşları kalkmıştı, alnındaki kırışıklıklar daha fazla belli oluyordu. Onu anlayabiliyordum, yılların acısı vardı içinde.
"Evet, yıllardır korkmuş ve buraya gelmeye cesaret edememiş. Karşına çıkmaya çekiniyor. Çok pişman, ona yardım etmeliyiz. Bir de Eris, annem onun kötü planları olduğunu düşünüyor." Başını salladı ve dudaklarını birbirine bastırdı. Uzun zamandır beklediği bir şey gerçekleşmeye başlamış gibi bakıyordu. Yıllardır sadece ben mi hiçbir şey anlamamıştım.
Eris konusu açılınca içimde tutamadan
"Eris'in aslında kardeşim olmadığını daha ne kadar saklamayı düşünüyordunuz, yani bunu öğrenmemin ne gibi bir sorun yaratacağını anlayamıyorum.""Bu bir sorun değil Eira küçüklüğünden beri Eris'i her zaman çok seviyordun, o ise her zaman senden nefret etti. Eyer öğrenirseniz aranızın daha kötü olmasından korkuyordum. Özellikle Eris bunu öğrenirse ebedi bir kin beslerdi. Eyer bunu öğrendiyse aklındaki şeyler hiçbirimiz için iyi olmayacaktır." Babamın söylediklerinin benzerini annem de söylemişti, bu krallıklar arası savaşın konusunu merak etmeye başlamıştım ama bununla vakit harcamak istemiyordum.
"Bu bilgiyi biliyorsak yapmamız gereken şeylerde var demektir, peki ne yapmalıyız."
"Bilmiyorum, ama bir an önce anneni buraya getirmeliyiz." Babam bunu söyledikten sonra içeriye abim girdi. Annemin buralarda olduğunu daha ona söylememiştim.
"Annemi mi?" Dediğinde gözünden bir damla yaş aktı. Ben annemi hiç tanımamış olsam bile abim o zamanlar abim iki yaşındaydı ve annemi tanıyordu. Benim için hiç tanımadığım bir kadını özlemek bile çok zor olmuşken abim daha önce annemle vakit geçirmiş belki oyunlar oynamış, geceleri ona sarılıp uyumuştu, kendisini kötü hissediyordu. Karşımdaki koltuğa doğru ilerlerken hıçkırmaya başladı. Gözlerindeki özlem yanıp tutuşuyordu.
Abim'i sakinleştirip aynı şeyleri ona da anlattım. Arada ağlayıp bir an önce onun yanına gitmek için kalkmaya çalışsa da durdurdum. "Babam gece herkes uyuduktan sonra gideceğimizi söyledi o zamana kadar sabır et, az kaldı. En azından yaşadığını biliyorsun, ona sarılabileceksin, yıllar sonra ona kavuşacaksın." Bunları söylerken içim burkulmuştu. Hava neredeyse tamamen kararmıştı. Bu yüzden fazla vaktimiz yoktu hazırlanmaya başlamalıydık.
Bir süre abim ile odamda konuştuk, kendi odasına gidip bir şey getireceğini söyledi ve odadan çıktı. Geri geldiğinde elinde örülüp katlanmış küçük bir battaniye vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lendon Krallığı
Fantasy"herşeyi düşünürdüm ama senden böylesine büyük bir darbe alacağımı asla!"