2.Bölüm-Sefrant'ın Oyunu

41 7 4
                                    

Tekrar merhabaaa bebişler! Geri dönmem baya bi uzun oldu ama bu bölümü soluksuz okuyacağınıza ya da okurken nefesinizin kesileceğine inanıyorum. Siz seçin💁🏻‍♀️ Bu aralar dinlediğim ve çok sevdiğim grubun şarkısını sizinde dinlemenizi istedim. Okurken de dinleyebilirsiniz ama ben okuduktan sonra dinlemenizi tavsiye ederim. Keyifli okumalar dilerim öptümm! 😚💗🖤

Sırılsıklamdım. Hayır,bir suya düşmemiştim ya da üzerime su dökülmemişti. Terden sırılsıklam olmuştum. Uyanık değildim. Daha doğrusu uyanamıyordum. Bilincim bir yerlerden bana elini uzatıyordu. Benim gelmemi istiyordu. Bende olduğum şu durumdan ayrılmak bilincimin çağrısına yanıt vermek için deli gibi çırpınıyordum. Ama bilinçaltım ya da beni yatağa mahkum eden kabus bilincimi ezip geçiyordu.

Çok kötü bir kabustaydım. Ellerim kanlı ama kimin kanı olduğu belli değil. Kucağımda biri var. Bir kadın. Ama kadını tanımıyorum. Sol elim sırtını bacaklarımın arasına almış yerde yatan kadının göğsünde. Sol elim kanıyor. Hayır kanayan sol elim değil kadının kalbi... Kadının kalbinden oluk oluk kan akıyor.

Sağ elimde ise bir ok var daha önce hiç bir tarza görmediğim bir ok. Okun üzerinde ise kadının kanı var. Bu kadını benim kucağıma bu halde hangi vasıfsız bırakmıştı? Bu kadına bu kötülüğü kim yapmıştı? Ona yardım etmek istiyordum. Ama sanki elimde, bedenimde mıhlanmıştı. Kıpırdatamıyordum. Bu karanlık, yıkık dökük odada sadece kadın ve ben varım. Ben buraya nasıl gelmiştim?

Kesik kesik son nefesini vermek üzere olan kadının sesini işittim kulaklarımda. "Bana yardım et. "
Güçsüz ve cılız bir sesle bana yardım mırıltısını gönderdi kadın kulaklarıma. Kulaklarım söyleneni algılıyor fakat beynim faaliyete geçmem için uyarı çanlarını çalmıyordu. Bedenim uyuşmuştu.

Kadından tekrar bana gelen bir yardım nidası yükseldi. Yavaş yavaş kafasını kaldırdı ve daha hiç açık görmediğim gözlerini benim gözlerimle birleştirdi. O an nutkum tutuldu.

Kadının gözleriyle gözlerim bire bir aynıydı. Tek gözlerim değil. Burnum, dudaklarım, kirpiklerim. Kadın benim bir yansımamdı sanki. Benim kopyam gibiydi.
Titremesine aldırış etmediğim sesimle kadına doğru biraz eğildim. "Se- sen." diyebildim sadece. Bu kadar benzerlik şaka olmalıydı.
Ama bunu düşünemezdim. Vaktim yoktu kadına bir şekilde yardım etmem gerekiyordu. Ellerimi başının hemen altından hafifçe geçirdim ve yere koymak için hareketlendim.

Kadın yapmak istediğimi anlamış gibi can havliyle bileğimi tuttu. Solgun dudaklarından bir hırıltı çıktı.
"Dur gitme n'olur. Yanımda kal. Beni bu halde bırakma Lina."
Kadın bana yalvaran gözlerle bakıyordu. İlk defa gözlerimi başka gözlerde gördüm. Karşımdaki kadın aslında bendim sanki. Kabusta değil de gerçekte gibiydim.

Sonra uzakla yakın arası bir ses duydum. Olduğumuz oda o kadar karanlıktı ki sadece menteşelerinden bağımsız halde yerde duran kapının açık bıraktığı kısımdan giren ay ışığı dolduruyordu odayı.Ay bile beyaz değil de siyah ışık saçıyor gibiydi.

O ses iyice yakınıma doğru gelmeye başladı. Sıcak bir nefes yüzümü yalayıp geçti. Tam dibimde biri vardı. Ama göremiyordum. Vücudum kucağımda kalbinden kanlar boşalan kadının ve bulunduğum karanlık odanın ve tamda dibimdeki hırıltılı iğrenç sesin verdiği korkuyla tir tir titriyordu. Mideme kramplar giriyordu.

"Anneni öldürmek zevkli miydi Lina?"
Nefesi leş gibi kokan o hırıltılı sesten gelmişti bu soru. Ne annesi? Ne öldürmesi? Sesi insandan tamamen uzak bir canlıyı andıran ruhsuz bir kahkaha attı. Bilincime doğru ayrı bir ses frekansı gelmeye başladı. Tam karşımda bembeyaz giyinmiş bir kadın silüeti belirdi. Bu kadında tıpkı kucağımdaki kadın gibiydi sadece ondan daha dinç ve temizdi. Ve yine benim kopyam gibiydi. Elbisesi boydan boya beyaz ve tüldü. Melek gibiydi. Gözleri toprak ve ateş elementlerinin harmanlanmış haliydi. Yüzü bembeyaz kirpikleri uzun ve kıvrık, saçları alev rengiydi. Beyaz elbisesiyle tam bir peri gibiydi. Sadece benim göz rengim ondan bir tık daha koyuydu.

TUTSAK KALPLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin