3.BÖLÜM:VAZGEÇME KORKUSU

27 3 1
                                    




Soldan sağa dört harf ölüm, yazılmamış beş harf hayat.

Abim öldü.

Annem, onunla birlikte ruhunu kefenledi.

Akgün, gitti.

Ben ise bittim.

Şimdi yanımda olan adam, abimin kardeşi yerine koyduğu insandı. Benim aşık olduğum adamdı. Çocukuluğum, gençliğim ve bitişimdi.

"Hazal-", dedi Akgün

Yaşlı gözlerimi yavaşça ona değdirerek başımı iki yana salladım.

"Neden?", diyebildim sadece.

Hiçbir şey söylemeden endişeyle beni izliyordu.

"Neden!", diyerek bağırdım bu sefer. "Neden, neden, neden!"

Akgün cevap vermiyordu. Dolmuş gözleri ile bana bakıyordu.

"Nasıl gidersin Akgün! Neden!", dedim. Avazım çıktığı kadar bağırıyordum.

"Hazal zorundaydım.", dedi.

"Zorunda mıydın? Beni mahveden sen olmak zorunda mıydın?! Nasıl gittin Akgün, sen beni nasıl bıraktın!"

Yumruklarımı gelişi güzel ona doğru savuruyordum. O ise hiçbir tepki vermiyordu. Öylece göğsüne inen darbeleri hissediyordu.

Başım öylesine dönüyordu ki her an bayılacak gibi hissediyordum. Bir kez daha elimi vurmak için kaldırsamda vücudum inanılmaz bir şekilde yalpalandı ki, Akgün'ün hızla belimden yakalaması ile yere düşmekten kurtuldum. Akgünle birlikte yere doğru yavaşça eğilirken, Akgün hala beni çok sıkı tutuyordu.

Onun tutmasına dayanarak, Kasılan vücudumu rahat bıraktım. Başım Akgün'ün omzuna düştüğünde mırıldandım.

"Abim'i istiyorum."

"Kabullenmek zorundasın.", dedi berbat çıkan bir tını ile.

"Hiç gelmeyecek değil mi?", diyerek cevabını bildiğim bir soru sordum.

"Hiç gelmeyecek." , dedi.

"Abim öldü.", dedim kabullenmeye çalışarak.

"Abin öldü.", dedi.

Hıçkırıklarım duyulmasada içimde fırtınalar kopuyordu. Hiç bitmeyecek bir acı vardı içimde. Çok büyük bir boşluk vardı.

"Hazal?", dedi Akgün yeniden. "Sen nasıl-"

"Bilmiyorum." dedim fısıltı ile çıkan sesimle. "Nasıl hatırlıyorum...Bilmiyorum."

Akgün konuşmadan yavaşça doğrulmaya başlamıştı. Vücudunu dik bir konuma getirdiğinde beni kollarımdan tutarak kaldırdı.

Ne o ne de ben tek kelime etmiyorduk. Zaten konuşulabilecek pek fazla kelimede yoktu.

Sıkıca tuttuğu kolumdan beni yönlendirerek, yatağa doğru uzandırdı.Ben hala tek bir kelime bile etmezken, Akgün bu sessizliği bozup konuştu. "Dinlenmelisin.", dedi sadece.

O an öyle histerik bir kahkaha attım ki, ben bile deli olabileceğimi sorguluyordum.

"Dinlenmelisin diyor ya!", dedim sinirle gülmeye devam ederken. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ben burada kalır mıyım! Sen bunu kendine nasıl inandırabilirsin?"

YÜZ BİN DÜŞÜNCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin