BÖLÜM ŞARKISI:CANOZAN-KÜFÜR MÜ İLTİFAT MI
*****
Hayat bazen istemediği şeyler yaptırırdı insana; Pişman olacağı şeyler. Kalbin oyununa kanardı zihin, bu yüzden pişman olurdu. Anlık gelip geçici hevesler ile karartırdı bütün yaşamını.
Çok basit bir örneği de vardı:
Aşk
Aşkta dahildi miydi bu gelip geçici hevese, yoksa o iki zindanın içerisinde özenle saklanan kalp miydi? zehir miydi?
"Ne demek evleneceğiz Hazal! ne yaptığının farkında mısın sen!", diyerek bağıran anneme kaşlarımı çattım.
"Doğu ile evleneceğiz anne, beni bu yoldan hiç biriniz vazgeçiremeyeceksiniz.", dedim. Bir yandan ise Doğunun elini tutuyordum.
"Hazal!", dedi gözleri ikimizin de sıkı sıkı tutunduğu ellerimize bakarak. "Doğunun elini bırak ve odana geç, hemen!"
Hızla gözlerimi Doğu'ya çevirdiğimde, gözlerini güven vermek istercesine kırptı. Fakat elimi bırakmadı. Annem hala tutuşan ellerimizi görünce bir kez daha bağırdı. "Hazal, bırak dedim sana!"
"Laçin teyze, biraz sakin olur musunuz lütfen.", dedi. Doğu anneme bakarak.
"Bana bak Doğu! Bu eve biz sevgiliyiz diyerek geldiniz, Mutluluklar diledim. Bu öfkelenilecek bir konu değildi. Fakat şimdi geçmişsiniz karşıma, Biz evleneceğiz diyorsunuz. Küçüksünüz oğlum! Bunun için henüz çok toysunuz. Evlilik sandığınız kadar kolay olan bir şey değil. Kaldırabileceğinizi mi sanıyorsunuz. Kaldıramazsınız!", dedi annem. Sesi sona doğru yatışmıştı fakat hala çok öfkeliydi.
"Laçin teyze-", dedi bu sefer Doğu fakat annem onu durdurdu.
"Söyle bana Doğu, bir kez olsun farklı baktım mı sana? Öz oğlum neyse sende öylesin benim için demedim mi? Neden şimdi böyle yapıyorsun, neden sözümü hiç dinlemiyorsunuz.", dedi. Sona doğru söyledikleri yalnızca Doğuyu değil beni de kapsıyordu.
Annem devam etti. "Kendi kızıma anlatamıyorum, bari sen beni anla Doğu. Bu kadar büyük sorumlulukları alamazsınız ki siz çünkü henüz o kadar büyük değilsiniz. Daha üniversitenizi bile bitirmediniz.", İlk sesinden şimdi eser yoktu. Oldukça sakın ve kısık söylemişti.
"Laçin teyze," dedi Doğu bir kez daha. "Biz beraber büyüyeceğiz, birlikte sorumluluk alacağız. Gerekirse beraber düşeceğiz, ama vazgeçmeyeceğiz. Lütfen bu kararımızda yanımızda ol. Lakin sen olsan da olmasan da biz bu yoldan dönmeyeceğiz."
"Anne," dedim. Şimdi konuşma sırası bendeydi. "lütfen yanımızda ol, senden tek ricam bu."
Annem hüzünle başını iki yana salladı. "Eğer...Eğer çıkarsan bu kapıdan, bir daha seni içeriye asla almam."
İçimde aniden bir şeylerin kırılması ile önce burunumda ki o ince sızıyı farkettim. Hemen arkasından göz pınarlarımdan yanaklarıma doğru akan sıcak göz yaşları canımı yakmaya çoktan başlamıştı bile. Her bir göz yaşım, bir bıçak saplıyordu kalbimin en ortasına.
Annem beni kalbim için silecekti. Böyle bir şey nasıl ifade edilebilirdi ki? Ne pahasına olursa olsun yanımda olacağını söyleyen annem, şimdi kızını silmekte hiç zorlanmıyordu. Abimin ölümünden sonra yaşanılmaya çalışan anlar hep eksik kalıyordu annem için, bunu en iyi ben biliyordum lakin şimdi eksik bile olsa yaşanılan o anlar artık yaşanılmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZ BİN DÜŞÜNCE
Romansaİnsan: bir damla kan, yüz bin düşünce. Sokağın sonunda ki adam oydu. Akgündü. Bu sokak, bir çıkmazdı. Ben olduğum yere sabitlenirken, o bana doğru yürüyordu. Yavaşça bana doğru adımlarken, ellerini yukarı doğru kaldırarak alkışlamaya başladı. "Bravo...