2.9

264 13 2
                                    

Önceki bölümü atlamayın lütfen. 

Keyifli okumalarr.

............................

"Lan pastayı yeniden mi yapıyonuz, getirsenize!"

Murat'ın sesiyle yüzünü buruşturdu Caner, "İşte gerçek dünyaya döndük." tezgaha bıraktığı çakmağı alırken, "Yamuş, şapkanı tak şapkanı!" diye kolunu dürttü sarışının. Yağmur hızlıca masanın üstündeki koni şeklindeki doğum günü şapkasını geçirdi başına. Ellerini beline yaslayıp bacağını kırdı bir yana, "Nasılım?" bir manken gibi poz veren sarışına batı Caner. "Gigi Hadid kenar mahalle gülü gibi kalır yanında kız!"

bütün mumları yaktığında Yağmur koşarak içeri geçti, kapıya yaslanıp omzuyla çaktırmamaya çalışarak lambayı kapattı. "Ayyy elektrikler gitti, napıcaz?!" sahte bir oyunculukla bağırırken ellerindeki oyun konsollarıyla kendisine anlamsız bakışlar atan dörtlüyü göremiyordu tabi.

"Yamur, şarteli attırsaydın bari, televizyon açık ya?" televizyonun ışından az çok seçebildiği Mete'ye baktı önce, daha sonra futbol sahası görünen televizyona. "Aman inanmış gibi yapıverin, nolmuş?" diye çıkıştığında kıkır kıkır gülen arkadaşlarına döndü Mete sinirle. "İnanın lan hemen!" Murat gülmeye devam ediyorken diğerleri susmuştu, yanındaki çocuğun ensesine sert bir tokat atıp tısladı dişlerinin arasından. "İnan demedim mi lan sana?"

Murat ahlayarak yanan ensesini tuttu tek eliyle. "Ayaklarım ters dönsün ki inandım, dünyanın en iyi elektrik gitmesi olayını yaşıyoruz şu an, ah acıyo lan!"

Onlar kendi aralarında tartışırken Caner, 18 mumu yanan pastayla girmişti içeri. "İyi ki doğduunn Eneeess, iyi ki doğduun Eneesss!" hepsi bir ağızdan şarkıyı söylemeye başladığında dudaklarındaki küçük gülümsemeyle Enes ayağa kalkmış, pastanın karşısına geçmişti.

 Omzuna kırarcasına vurarak bir metalci edasıyla "İyi ki doğdun brocan, iyi ki doğdun brocan." diye bağıran Utku'nun karnına vurdu hafifçe, karşısında şakıyan Caner'e gülümseyerek sağa sola salladı başını, her şey onun başının altından çıkıyordu zaten.

Yine de mutluydu Enes, kardeşleri yanındaydı.

Utana sıkıla "Oğlum tamam ya!" dediğinde elinde tuttuğu telefonla olduğu yerde zıpladı Yağmur. "Dilek dile, dilek dile!" diye şakıdığında tam itiraz edecekti ki kulağına "Dilek dile lan," diye fısıldayan Mete'ye baktı.

"Amına koyduğumun hanımcısı." mırıldanıp Yağmur'a döndü Enes. Tek düze bir sesle " Diledim." dediğinde tekrar heyecanla yerinde yükseldi Yağmur. "Gözlerini de kapat!" Mete'ye döndü Enes tekrardan. "Bi paket sigara alırım." diyen arkadaşıyla sırıtıp gözlerini kapattı ama dilek dilememişti tabi, saçmalık olduğunu düşünüyordu.

Mum üfleme faslı bitip yemeye geçildikten sonra pastalar yenmiş, koyu bir muhabbet açılmıştı aralarında. Herkesin bir bira hakkı vardı, evin içinde sigara içilmeyecekti ve kimse dağıtana kadar sarhoş olmayacaktı. İki kişi hariç, evde bulduğu geleneksel Kore içkilerini tek oturuşta bitiren Caner ve ona ortak çıkan Murat...

"Ya ben sarhoş olmam diyorum size! Benim annem var ya bana hamileyken bu sojudan bi otuşta on tabe içermiş be on tane!" gülerek elindeki şişeyi kaldırdığında sağlayamadığı dengesiyle parkeye düştü oturduğu yerden, elindeki bira hala havadaydı. 

"Yanıyorum, ay!" bir anda yerinde dikleşmesiyle hemen yanında bağdaş kurmuş, kendisine gülerek bakan Utku'ya döndü. "Ne bakıyon lan bana öyle, aşık mısın bana kürdo!"

Enes oturduğu koltuktan uzanıp şakağına vurduğunda sinirle ona döndü bu sefer. "Bunun kafa iyice gitmiş." diyen Gulyabanisine dil çıkardı.

 "Sen ne anlarsın be zaten aşktan meşkten, ruhsuz!" diye çıkıştığında göz devirip ayağını uzattı önündeki çocuğa. Caner çekik gözlerini önündeki ayağa çevirdi, şaşı duran gözleriyle herkesi gülme aldığında yüzünü ekşiterek önündeki ayağa vurdu sertçe.

Pluviophile(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin