2.2

369 18 0
                                    

Önünde durduğum kapıya vurmadan önce kısık bir nefes alıp Lara le kavga etmeyeceğime dair söz verdim kendime, evet kavga etmeyecektim. Ben artık saçma sapan kavgalara girmeyecek kadar olgundum, ortaokulda olan her şey geçmişte kalmıştı, ikimizde büyümüştük. Kendimi onaylayarak başımı salladım ve birkaç kere tıkladım kapıyı.

Hem alt tarafı yarım saat falan duracaktım, Mete içindi. Onunla konuşmama bile gerek yoktu. 

"Geldin mi gerçekten?" 

Yok, kesin kavga edecektim. 

"Geldim, çok özlemişsindir diye." gülümseyerek söylediğim şeyle yüzünü buruşturdu, yana eğdim başımı. "Eee, içeri almayacak mısın en sevdiğin arkadaşını?" dediğimde göz devirdi. "Mete'ye dua et sen." diye mırıldanarak kenarı çekildiğinde ayakkabılarımı çıkardım ve içeri girdim. 

Elimdeki çorba dolusu kabı bırakmadan durdum holde "Salonda, geç." derken önümden geçp uzun holden solana geçmişti. "Sakin ol Yağmur, sakin ol." kendi kendime konuşarak bende gittim peşinden, oldukça aydınlık salona girdiğimde kanepede uyuklayan Mete çarptı hemen gözüme. Ben gördüğü an dikleşti olduğu yerden, yüzündeki halsizliğe rağmen gülümsedi ve "Ho geldim yamur." dedi kısık sesiyle.

"Gerçeyen çok kötü görünüyorsun." sanki canım acıyordu, ben hastaymışım gibi hissediyordum. Hızlı adımlarla yanına ulaştım yerimde durmayarak, koltuğun küçük boşluğuna oturup elimdeki poşeti sehpaya bıraktım. Çorba sıcak olduğu için zaten sıcak olan ellerimi yanaklarına yerleştirip alnına değdirdim dudaklarımı, Lara "Yuh ya!" diye söylense de şakaklarına ve boynuna astırdım dudağımı, ateşini ölçmek için yapmam lazımdı sonuçta. 

"Yamur," fısıltı gibi çıkan sesiyle dudaklarımı teninden ayırdım, üstten bana bakan gözleri şokla aralanmıştı. "Bi daha yapsana," dediğinde başımı kaldırdım tamamen ve boğazımı temizleyerek önüme döndüm. "Ateşin var, duş aldın mı?" diye sordum. "Aldım, doktor iğne yaptı zaten, birkaç saate geçermiş." 

"Anladım." resmen kendimi kaybetmiştim ya, hem de Lara denen gıcığın önünde! "Çorba yaptım sana, tavuk suyu erişteli, seversin sen." dediğimde biraz yaklaşıp omzuma koydu başını ve yanağını sürdü. "Sen yaptıysan severim, öhööhü!" öksürmesiyle dikleştüm hemen, baını kaldırmak zorunda kalmıştı. "Doktora mı gitsek?" endişeyle sorduğum soruyla gülümseyen dudaklarına kapattı elini. 

"Abartmasan mı?" Lara'ydı, "Alt tarafı üşüttü, bir şey olmaz bu danaya." diye devam ettiğinde çatıldı kaşlarım, "Dana derken?" güldü sadece. "Tamam kavga etmeyin," çatallı sesiyle konuşan Mete'ye döndüm, gözleri ve burnu kızarmış, saçları alnına yapışmıştı. Alnına götürdüm elimi ve saçlarını geriye taradım, "Nasıl böyle hasta oldun ki?" 

"Yağmur yüzünden," gözlerimin içine bakarak söylediği şeyle çektim bakışlarımı yüzünden ve bacaklarım üzerinde birleştirdiğim ellerime çevirdim. "Lara," diye seslendi tekli koltukta telefonuyla uğraşan kuzenine, "İki tane kaşık getirir misin?" diye sorduğunda bir bana bir Mete'ye baktı Lara, oflayarak başını salladı ve ayağa kalkıp çıktı salondan. 

Lara çıkar çıkmaz birbirine kenetli ellerimin arasına girdi sıcak parmakları, "Üşüdün mü?" başımı salladım sağa sola, "Ellerin soğuk ama." dudaklarımı yaladım parmakları ellerimi seviyorken "Ellerim hep soğuktur." dediğimde güldüğünü duydum, "Biliyorum." diye fısıldadı, alnını koluma yasladığında göz ucuyla baktım. Gözlerini yummuş, aralık dudaklarından nefes almaya çalışıyordu. 

"Neyse ki Lara var, bakıyor sana." sessizlik sinirimi bozduğu için söylemiştim bunu, çok hoşlandığım bir şey değildi tabi. "Bakmak denirse, ağzıma sıçtı." kaşlarımı çattım, neden kızıyordu ki hasta insana? 

Pluviophile(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin