"Oha çok güzel oldun!" Aynada kendime izliyorken arkamda oturan Sevinç'e baktım. "Emin misin, çok oldu sanki?" Sağa sola salladı başını. Araya atlayan Efe "Bence de efsane oldun, vallahi dayanamayacağım! Telefonumu uzat Sevinç, fotoğrafını çekeceğim." diyerek yatağımdan kalkıp yanıma koşmasıyla gülüp sakladım yüzümü, utanmıştım.
Cumartesiydi bugün, Enes'in doğum günü için Caner'in evinde toplanacaktık. Yeni tanışsak da bir haftadır ara sıra onlarla da takılıyordum, çok eğlenceli ve samimi insanlardı.
Mete'nin onlarlayken gerçekten iyi ve kutlu olduğunu görmek de iyi hissettiriyordu.
Şimdiyse yaklaşık bir saat sonra başlayacak olan ufak çaplı doğum günü partisi için hazırlanıyordum. Aslında üstümdeki birçok şey normaldi, mom jean bir kot giymiştim, üstüne de ince ve belimde mavi beyaz çizgili bir tişört. Bana abartı gelen az da olsa açıkta olan belime sarılı zincirdi, yeni almıştım ve takmak istemiştim ama çok abartılı görünmek istemiyordum.
Sevinç tenimi sıkarak "Şunun beline bak ya," derken Efe art arda fotoğraflarımı çekiyordu. "Benim bile böyle belim yok, ulan Allah'ın cezası bana da ver şu vücudun sırrını!" diye çemkirdiğinde dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım sağa sola. "Pis kahbe!"
"Götü de güzel Sevinç, baksana şuna." Efe'nin beni çevirip resmen sunum yaomasıyla tepindim olduğum yerde. "Kurbanlık dana mıyım ben lan ben!" aldırmadılar bana, Sevinç küçük bir şaplak atıp "Sulu sulu şeftali, bak hele minik bir tepe gibi resmen." diyişiyle bu saçmalığa daha fazla dayanamayacağımı anlayıp ikisini de savuşturdum etrafımdan. "Ben lavaboya gidiyorum, geldiğimde ikinizde tüymüş olun!"
"Şu mızıkçıya bak ya, hem yeni kankalar yapıp geziniyor hem de bizi kovuyor, hain!"
"Boş ver Efe'm boş ver! Bu kalleşin aklını aşk bürümüş, biz senlen yolumuza devam edeceğiz!"
İkisi arkamdan söylenmeye devam ederken odamın karşısındaki banyoya girdim hızlıca, az vaktim kalmıştı, ne kadar itiraz etsem de Mete birlikte gitmek istemişti. On beş yirmi dakikaya geleceğini yazmıştı birkaç dakika önce, yani biraz daha hızlı olmalıydım.
Aynanın karşısında geçip uzun ince dolabı açtım, annemin ufak makyaj çantası hep burada dururdu. Pembe çantayı alıp açmadan çamaşır sepetinin önüne koydum. Uzun saçlarımı topladım arkadan, annemle ortak kullandığımız yüz temizleme jellerini ve serumları alıp kapattım dolabı. Hızlıca yüzüme önüme gelen her şeyi sürüp makyaj çantasını açtım, sadece siyah göz kalemi ve renkli bir nemlendirici aldım.
Sağ göz kapağımın bitişine hafifçe kalemi sürüp dağıttım parmağımla, korkuyla baktığımda gördüğüm sonuçla gülümsedim, güzel olmuştu harbiden. Bunu tiktok da takip ettiğim birinden görüşmüştüm, bu kadar güzel duracağını düşünememiştim ama baya baya olmuştu.
Aynı buğulu görüntüyü sol göz kapağıma yapmaya çalıştım ama aynaya baktığımda kesinlikle ikisi de aynı durmuyordu. "Niye olmadı ya?" moralim bozulurken bir peçete koparıp ıslattıktan sonra sildim sol gözümdekini. Tekrar yapmaya çalışsam da yine aynısı olmamıştı. "Salak mısın olsana be!"
niye asla aynısı yapamıyordum ki?!
Cebimin arkasında titreyen telefonuma bakmadım, kesin Mete'ydi. Cevap verirsem geç kalacağım için daha çok oyalardı beni, cevap vermemeyi tercih ettim, beklesindi aşağıda.
"Yamuş!" annemin seslenmesiyle ofladım derince, "Efendim anne?" banyonun aralık kapısından uzattı başını, "Ne yapıyorsun bebeğim?" diye sorduğunda elimdeki siyah göz kalemini kaldırıp salladım, "Aynısını yapamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pluviophile(bxb)
Ficção Adolescentekullanıcı09*: Doğduğun gün yağmur yağdığı için mi adını Yağmur koymuşlar Yağmur: piç olduğun için mi sana piç mete diyorlar? Pluviophile "Yağmur aşığı kimse." ............ *Bu kurgu AŞIKMIŞSIN kitabının yan karakterlerine ithafen yazarın izni dahili...