Ayakta beklememizin kırkıncı dakikasıydı, koç bağırmaya devam ediyor, futboldakileri azarlıyordu. "Ben daha iyi olun diye uğraşıyorum, dalga geçer gibi top oynuyorsunuz! Haftaya turnuvalar başlayınca ne yapacaksınız ha? Ya sen Mete Aksan," elleri arkasında, dik duruşunu bozmadan koça döndü, kesin azar yiyecekti.
"İki övdük diye havalandın mı oğlum, pas oyunu bu, tek başına topu kaleye sürmek nedir lan!"
"Tek başına topu kaleye sürmektir koç."
"Dalga mı geçiyorsun lan sen benimle?"
"E topu kaleye tek başına sürmek nedir diye sordunuz, bende cevap verdim."
Dudaklarımı birbirine bastırdım gülmemek için, resmen dalga geçiyordu herkesin çekindiği adamla. "Oğlum, yavrum.." diyerek bir iki adım öne atıldı koç, Mete'nin ensesini tutup birkaç kez vurdu. "Aklını alırım senin." gerçekten ciddi bir tonda konuştuğunda başını salladı Mete.
Elini Mete'nin ensesinden çekip arkasını döndüğünde yandan yandan sırıttı Mete, hiç ciddiye almıyordu ve başına bela alacaktı. Tekrar nefeslendi koç, zaten sinirli bir adamdı, bir haftadır Mete'nin olmayışı, takımın kafasına estiğini yapması ve her geçen gün daha da kötüleşmeleri onu daha çok geriyordu. Okul spor başarılarıyla ünlüydü, imajı korumak için elinden gelen her şeyi yapıyordu.
Bu adama da yazıktı ya.
"Bundan sonra yok hastalandım!" takıma döndü aynı sinirle, vallahi delirtmişlerdi adamı. "Yok sakatlandım, bilmem manitamla aram bozuldu moralim sıfır, ninem öldü dayım doğdu yok! Hepiniz her antrenmanda burada olacaksınız! Mete sen kaptan olarak bütün söylediklerimden sorumlusun, bit yeniği kadar sorun bile çıksa senden bilirim!" dediğinde başını salladı Mete, içinden sayıp sövdüğünü biliyordum.
"Koç, benim manitam yok ama saplık moralimi bozuyor. O da sayılır mı?!" diye sordu içlerinden biri, herkes gülerken Koç da gülerek sakallarını sıvazladı. "Oğlum sizin niye sadece bacaklarınız çalışıyor ya, niye şu beyninizi kullanma gereksinimi duymuyorsunuz siz çocuklarım benim?"
"İşlevselliğini yitirdiğindendir koç!" Basketboldan biri söz atınca hepsinin yüzündeki alaylı gülümseme soldu, Mete "İşlevselliğini yitirmeyen başka şeylerle tanışmak ister misin hayatım?" diye karşılık verdiğinde aralarından en uzun olanı öne atıldı, bu çocuk yemekhane de çakıştığımızdı.
"Hey!" Koçun araya girmesiyle bir adım geri çekildi dev gibi olan, Mete gayet sakinken adını bile hatırlamadığım çocuk baya sinirli duruyordu, bakışları Mete'den ayrıldı ve bana baktı, tam karşımda duruyordu ama aramızda oldukça mesafe vardı. Bana bakıyorken daha fazla göz teması kurmamak için koça döndüm, genel olarak takımların iyi anlaşması gerektiğinden söz etmeye başlamıştı.
"Şimdilik bu kadar, birbirinize karşı saygılı olun, antrenmanlara yoğunlaşın ve sorumluluklarınızı ciddiye alın. Cuma günü hepinizi daha iyi görmek istiyorum."
Koç salondan çıktığında herkes oflayarak yere atmıştı kendini, bende daha fazla dayanamayıp arkamdaki tribüne kuruldum ve bacaklarımı ovaladım. Hava soğuktu bugün, antrenman yaparken üşümüyordum ama dakikalardır öylece durduğumuzdan buz gibi olmuştu bacaklarım.
Soğuk tenimi ısıtmak için ovalarken ne ara geldiğini anlamadığım çocuk yanıma attı bedenini, uzun bacaklarını açıp kollarını yasladı iki yana, umursamadım, neredeyse tanımıyordum bile. "Naber?" dediğinde zoraki de olsa yandan baktım ve "İyi." diye mırıldandım, başını salladı gülümseyerek. "Yemekhanedeki olay çok tatsızdı, fazla kabaydım. Kusura bakma, yanlış bir zaman denk gelmişti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pluviophile(bxb)
Ficção Adolescentekullanıcı09*: Doğduğun gün yağmur yağdığı için mi adını Yağmur koymuşlar Yağmur: piç olduğun için mi sana piç mete diyorlar? Pluviophile "Yağmur aşığı kimse." ............ *Bu kurgu AŞIKMIŞSIN kitabının yan karakterlerine ithafen yazarın izni dahili...