Önceki bölümü atlamayın lütfenn
Keyifli okumalarrrr
.....................
Ayrıldığımız ilk günü hatırlıyordum, unutmam mümkün değildi zaten. Gözlerine baktığımda kendimi hep gülerken gördüğüm adam karşıma geçip bana bir kabustaymışım hissini veren cümleler kurduğunda bile ona öylesine bağlıydım ki inanmak gelmemişti içimden.
Sanki elinden tutsam, yanağına bir buse kondurup onu ne kadar çok sevdiğimi söylesem o kötü rüya son bulacak, bana eskisi gibi sımsıkı sarılıp çok utansam da küçük bir çocuk gibi şımardığım iltifatları edecek sanmıştım.
Ne ben boynuna sarılmış ne de o bana bütün bunların bir kabus olduğunu söylemişti.
Yanıldığımı düşünmüştüm onsuz geçirdiğim bir yaz boyunca, gözlerimin içine bakarak benden iğrendiğini söyleyişi bir tokat gibi çarpmıştı yüzüme. Sadece beni ve sevgimi kullanan, bir daha hiçbir ihtimalin bizi bir araya getirmeyeceğine yemin ettiğim ilk aşkım, anılarımın arasında tozlu rafların birinde ben ölüp gidinceye dek saklanacaktı.
Onuncu sınıf bitip on bir başlayana kadar bir kere bile konuşmadığım Mete okullar açıldığı an bana yazmaya, gittiğim okulu bulmak için her yolu denemeye başladığında da tek düşündüğüm beni yine kullanıp atacak olmasıydı.
Ona inanmak için bir sebebim, geri dönmeye cesaretim yokken yine aylar içinde aklıma sızması bana öylesine güçsüz ve kötü hissettirmeye başlamıştı ki neredeyse her gece bana yaşattığı o günü kabuslarımda görür olmuştum. Onunla konuşurken, gülüp eğlenirken bir anda aklıma sızan gerçekliğimiz sadece benim deĝil onun da duygularını alt üst etmiş, yormuştu.
Yaşadığı onca şeyden bir haberken onu unutmak için kendimle savaşmıştım, geceleri uyumamış, gündüzleri uyanmamıştım. Her zaman öpüp sevdiği, kırmızı domateslere benzettiği yanaklarım gittikçe sönerken ben zaten yiyebildiğim iki üç lokmayı da sindiremeden kusmuş, kendimi açlıkla sınamıştım.
Bütün her şeyin, onsuz ve onunla yaşadığım bütün acıların tesellisini yapamıyordum. Biz zaten birbirine sadakat ve aşkla bağlı, yine birbirlerinde mutluluğu ve huzuru arayan iki insanken bizi hangi günahın bu hale getirdiğini kestiremiyordum.
Şimdi patlamış dudağını, yaşlardan bulanık olan görüşümle temizlemeye çalışıyorken Mete bana daha fazla ağlamamam için yalvarıyor, dudağının yara olmayan tarafıyla sıkı sıkıya tuttuğu elimin üzerine öpücükler bırakıyordu.
Dudaklarımdan kaçan ve tutmaya uğraşmadığım hıçkırıklarımın ellerimi titretmesiyle canını acıttığımda bir ah çıktı dudaklarından. Canını acıttığım için ağlamam şiddetlendiğinde elimi çekip kollarımı kapattım yüzüme.
Saklandığımız kaydırak bize mezar olmamış mıydı aylar önce, son kez öpmüş, son kez birbirimizi sevdiğimizi söylememiş miydik?
"Mavişim ağlama kurban olayım, dudağımdan daha çok acıyo canım. Nolur ağlama."
Elimde değildi, sanki aylardır sessizce ağlayışlarımın intikamını alıyordu göz yaşlarım. Kollarımı yüzümden ayırıp elleriyle yüzümü silmeye başlamasıyla daha da şiddetlendi içimdeki anlamlandıramadığım his.
"Yamur ama böyle yapma, bak canın çıktı ağlamaktan." saat sekizde gelmiştim buraya, yanına. Sanırım saat on civarıydı şu an ve ben Mete'nin sadece ayakkabılarını görmüşken ağlamaya başlamış, bir daha hiç susmamıştım.
"Ben bakmadım c-cebime, bakmadım." Acı çekiyormuş gibi yüzünü buruşturup başımı kendine çekti ve alnımdan, gözlerimden öptü sıkıca. "Sen neler yaşadın, ben aptal gibi öfkelendim! Salağım ben, salağım! Çok acımıştır canın, çok üzülmüşsündür sana sormadım bile. Sen bana demezsin ki öyle şeyler, bebeğim dersin bana, mavişim dersin. Bana iğrenç demezsin ben aptal gibi inandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pluviophile(bxb)
Teen Fictionkullanıcı09*: Doğduğun gün yağmur yağdığı için mi adını Yağmur koymuşlar Yağmur: piç olduğun için mi sana piç mete diyorlar? Pluviophile "Yağmur aşığı kimse." ............ *Bu kurgu AŞIKMIŞSIN kitabının yan karakterlerine ithafen yazarın izni dahili...