Bölüm geçen bölüm yazdığım günün ertesi sabahından devam ediyor, hala geçmişteyiz yani. Kafanız karışmasın yavrılar.
Keyifli okumalarr
...................................
Mete, elindeki kaskı motor koltuğuna bırakıp eldivenlerini ellerine geçirirken uykusuzluğuna rağmen mutluydu, Maviş'ini görecekti sabahın bu erken saatinde. Dünün üzerinden belki 12 saat bile yeni geçiyordu ama yine de çok özlemişti işte, engel olamıyordu.
Kısıkça esnerken kollarını iki yana açmış, geriyordu vücudunu. "Nasıl tutulmuşum yav?" söylene söylene kaskını eline aldığında duyduğu ıslıkla sesin geldiği yere döndü. Gördüğü yüz sabah sabah midesini bulandırmıştı, kaşlarını çatıp alnını ovdu sertçe. "Lütfen uyanayım, lütfen uyanayım."
Kabus değildi anlaşılan, Oğulcan yüzündeki geniş gülümsemeyle hala daha kendisini izliyordu çünkü.
Ne çirkin çocuk, diye geçirirken içinden Oğulcan'ı umursamayarak çantasını koydu açtığı koltuğa. Hemen yanında mavişinin mor kaskı duruyordu, çok severdi moru.
"Mete, Mete, Mete!" kinaye ile adını seslendiğinde kısık bir nefes alıp elindeki kaskı bıraktı ve Oğulcan'a döndü, "Benden dayak yemeden durmayacaksın, değil mi?" diye sordu bıkmış bir ifadeyse, Oğulcan ise gülüyordu hala.
Evet, Yağmur hayatına girdikten sonra bitirmişti arkadaşlığını ama onun bildiği tek şey Mete'nin karıştığı kavgalar ve birkaç homofobi olayıydı. Mete en başından beri bir batağın içinde sürüklenip gittiğinin farkındaydı ama onu bundan çekip alacak hiçbir sebebi olmadığı için durmuştu Oğulcan'ın yanında. Yağmur ona önayak olmuş, kötü olanı temizlemek için bir bez vermişti eline yalnızca.
Ama anlatamıyordu bunu karşısında hırsından ne yaptığını şaşıran çocuğa, ne kadar boktan olsa da kardeşlerdi bir zamanlar. Aynı sofrada yemek yemiş, beraber gülüp beraber ağlamışlardı. Şimdi anlıyordu Mete, bunu düşünen yalnızca kendisiydi, zaten hiçbir zaman ait olmadığı yerde, hiçbir zaman gerçekten sevilmemişti. Her zamanki gibi.
"Baktım ki sen bana bir adım atmıyorsun," Uzatmak istemiyordu Oğulcan, bu iş uzayacağı kadar uzamışı. Kendisine gayet rahat bir tavırla bakan Mete'ye yaklaştı, "O zaman ben sana atarım kardeşim." dediğinde güldü Mete, başını sağa sola sallarken parmaklarıyla göz pınarlarını sıktı. "Aptal amına koyayım."
"Dalga mı geçiyorsun lan sen benimle?" gülmeye devam ederken bu sefer kendisi yaklaştı Oğulcan'a. "Dün ki korku yetmedi mi oğlum sana, he? Oğulcan," sinirlenmeye başlasa da babası gibi olmak istemeyişi ağır bastı, sakinleşmeye çalışarak "Siktir git belanı benden bulma." demiş, elinin tersini vurmuştu birkaç kez Oğulcan'ın göğsüne.
Kaskını eline alıp başından geçirmek için kaldırmışken Oğulcan girdi söze keyifli sesiyle. "Necip'le Fırat Yağmur'un evinin önündeler." Mete'nin elleri durmuş, gözleri Oğulcan'a dönmüştü hışımla.
"Senin ananı avradını-" "Hoopp!" kendisine atılan Mete'den kaçınıp ellerini havaya kaldırdı, şimdi daha da keyiflenmişti işte.
Mete'ye küçümseyici bir bakış atıp başını eğdi yana. "Ana avrat karıştırma ama Metecim, ayıp oluyor bak." dediğinde Mete çocuğun yakalarını kavradığı gibi sertçe geriye savurmuştu. "Sana ne ismini anıcaksın ne evinin yakınlarında dolanacaksın demedim mi haysiyetsiz! Oğlum geberteyim mi lan seni?"
"Bunu sen istedin Mete," artık ciddiydi Oğulcan'da, yakalarını düzeltip işaret parmağını Mete'nin göğsüne bastırmıştı. "Sen istedin, ben değil. Aşık olup aptal gibi satmayacaktın beni, bizi. Ben sana sevme demedim, sevgili olma demedim. Güvendim, çocukla alakası olmayacak bir şeyin dedin güvendim. Şimdi beni yarı yolda bırakamazsın, bırakmaman için elimden gelenin ardına da koymayacağım zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pluviophile(bxb)
Teen Fictionkullanıcı09*: Doğduğun gün yağmur yağdığı için mi adını Yağmur koymuşlar Yağmur: piç olduğun için mi sana piç mete diyorlar? Pluviophile "Yağmur aşığı kimse." ............ *Bu kurgu AŞIKMIŞSIN kitabının yan karakterlerine ithafen yazarın izni dahili...