ÇARPIK ADIMLAR

850 24 6
                                    

          Herkese merhaba!!! Bol yıldızlı okumalar🎈
   

        "Ne diye benim ruhumun ahengini bozdun?"
                                                          Sabahattin Ali

        "Ne diye benim ruhumun ahengini bozdun?"                                                          Sabahattin Ali

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aşkta ölüm gibi değil mi, telaffuz edilmiyor. Sadece acıtıyor...

🥀

Bu hayatın, birçok dönüm noktası vardı. Buna inanıyordu, ağır adımlarla ilerleyen minik kız çocuğu. Abisi inandırmıştı, bir şekilde. Elinden tutmuş ve sadece zamana bırakması gerektiğini fısıldamıştı yüreğine. Başka bir hayatta mutlu olacak, koşulsuz sevilecekti.

Zihnindeki yaşına göre olgun düşünceleri ile birkaç adım ötedeki çocuklarla, oyun oynamayı denemek için saçlarını savurarak ilerledi. Daha önce denemiş ve kaba dille reddedilmişti. Ama tekrar denemekten zarar gelmezdi. Son bir şans daha, isteyecekti.

Attığı adımlar ile çakıl taşlarının çıkardığı seslerin eşliğinde, top ile oynayan çocukların oyun alanına girmişti. Kimisi oyuna devam ediyor, kimisi ise baştan aşağı süzüyordu Gülce' yi. Sağ elini kaldırarak, onlara selam vermek adına usulca salladı. Bu çocukların hoşuna gitmemiş olacaktı ki, yüzleri ekşimişti. İçlerinden en uzun olan çocuk, ona doğru bir adım atarak " Seni oyuna dâhil edemeyiz," dediğinde yüzü düşüverdi Gülce' nin. Havada kalan elini, yavaş yavaş indirdi. Dudağını buruşturmamak için çaba sarf etti. Gözleri nemlenmişti. İstenmiyordu. O, yine istenmeyendi.

"Neden kine?" diyerek gözünü kapayan kâküllerini, iteledi. " Ben tarttım. Üç kilo azalmışım. Artık yavaşlatmam ki. Lüfen beni de alın." Diye cümlesini bitirdiğinde, önündeki çocuk bir adım daha yaklaştı ona.

"Olmaz! Sen hala çok şişmansın." Dedi, yüksek bir sesle. İrkildi, şiddetli sesten. Gözlerini kırpıştırarak, nemli gözlerinden gelen yaşlara engel olmak istedi. " Oyunumuzu bozmadan çık git!" diyerek Gülce'yi işaret parmağı ile iteledi. İtelenmesi ile afallayan minik kız, denge kurmakta zorlandı. Tutunacak bir yer bulamadığı için çakış taşlarına, düştü. Avuç içlerinde ve diz kapaklarında hissettiği acı ile gözlerini kapattı. Geçecekti acısı, gözünü kapadığında.

Gözünü açtığında, ellerini gözüne hizalayarak avuç içlerine batan çakıl taşları ve cam parçalarına baktı. Sesini çıkarmadan sadece gözyaşı döktü toprağa. Ellerini birbirine çırpacağı sırada yanına çöken beden ile elleri havada, başını hafifçe sola çevirdi, ıslak kirpikleriyle.

Kehribarlarına değen, yeşiller ile aklına ilk gelen babasının üniforması oldu. Asker yeşiliydi, karşısındaki çocuğunun gözleri... Üzerindeki siyah takım elbisesi ise bugünün özel olduğunun göstergesiydi. Doğru ya, bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramıydı. Minik kız, hiçbir zaman diliminde çocuk olduğunun farkında olmamıştı. Olmasına da müsaade edilmemişti.

PİNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin