Genç kız elindeki çantayı masaya bırakıp beyaz saçlı adamın karşısındaki sandalyeyi çekerek oturdu.
"Merhaba." dedi Satoru, tereddüt ederek elini öne uzattığında kız önce eline kısa bir bakış atmış, sonra hemen sıkıp geri çekmişti.
"Sana da merhaba Rahip."
"Sadece Satoru demen yeterli. Şuan bir rahip değilim."
Kız belli belirsiz bir tebessüm edip Satoru'nun bir şey sipariş etmediğini görünce garsonu çağırdı.
"Çok beklettim mi?"
"Hayır. Beş dakika falan olmuştu."
Siparişlerini verdikten sonra hazır olup gelmelerine kadarki sürede ikisi de sadece gergin bakışlarla birbirini süzdü.
Ne konuşacaklarını bilmiyorlardı. Sonuçta aralarındaki ilişki, Satoru'nun haklı olduğu gibi, Yui'nin onu taciz etmesinden ibaretti.
"Gerçekten kötü bir gündü, demiştin ya."
"Evet?" dedi adam, önünde duran ve en az beş küp şeker attığı kahvesinden sıcak olmasına rağmen büyük bir yudum aldı.
"Neden kötü bir gün olduğunu anlatmak ister misin?"
Satoru kısa bir öksürük krizine girdikten sonra kendini toparlayıp yaşaran gözlerini sildi.
"İyi misin?"
Burnunu çekip kendine yöneltilen soruyu başıyla onayladı.
Karşısında oturan kıza, nasıl kilisenin tuvaletinde onu hayal ederek kendisini tatmin ederken neredeyse başrahipe yakalandığını anlatacak kadar aklını kaçırmamıştı henüz. Fakat bunu yapacak kadar kaçırmıştı.
"Başrahip hal ve hareketlerimde birtakım değişimler sezmiş. Uzun bir nutuk çekti, üstüne Yui hastalandı, kedim yani. Bütün gece onunla ilgilenmiştim. Sabahına da sen yazınca... Tekrar üzgünüm, kalbini kırdım."
"Yok, kırmadın. Sadece aklımı başıma getirdin diyelim."
Yui bir süre karşısındaki yüzü izledi.
"Kızardın bu arada."
"Cidden mi?" Ellerini yanaklarına bastırdı ve sıcaklığını hissetti.
"Cidden. Bu arada sendeki değişim, anladığım kadarıyla kötü, benden mi kaynaklı?"
"Hayır, yani evet. Senden kaynaklı bir değişim. Nasıl desem? Kendimi sorguladım. Belki de haklısındır. İncil'i tekrar okudum, bize öğretilenleri... Tanrı neden nasıl yaşadığımıza karışsın, dedim." Durdu, gözlerini izlediği masadan kızın gözlerine çıkardı. "Tanrıya inanıyor musun?"
"Evet! Kesinlikle ama seninkine değil ya da diğerlerininkine..."
"Anlıyorum."
"Kendini sorgulaman güzel bir şey." Yui içtenlikle gülümseyince Satoru da gergin ortamın kırılmasının verdiği rahatlıkla gülümsedi. "Yui iyileşti mi bu arada?"
"Evet, şu an daha iyi."
"Kedilerime bir şey olunca aklım çıkıyor. Kendimden daha kıymetliler benim için."
"Benim de!" Satoru sesli şekilde gülüp başını, dirseğini masaya yaslayarak desteklediği eline yasladı. "Küçücük hayvan için bile bu kadar endişeleniyoruz, uykusuz kalıyoruz. Çocuğum olsa en ufak hapşırığında bayılırdım herhalde."
İkisi de gülüşerek bir süre önlerindeki tatılarla ilgilendi.
"Çocuğun olsun ister miydin?"
Aniden sorulan soruyla çatalı elinde asılı kalan adam gözlerini kırpıştırdı.
"Bilmem, hiç düşünmedim."
Yui yüzünü buruşturdu. "Yalan söylüyorsun." Satoru'nun dişlerini sıktığını fark etti.
"Haklısın, düşündüm. Birkaç saniye."
"Sonra?"
"İmkansız olduğunu fark ettim."
"Neden imkansız? Evlenmene gerek yok, kedi gibi bir tane sahiplen. Evlatlık alabilirsin, bunun için bütün koşulları sağladığına eminim."
Yui'nin şimdi tüm ilgisi adamın üzerindeydi. Onu sıkıştırmak istiyordu.
"Yoksa bir çocuğun da tanrınla arana girmesinden mi korkuyorsun, Satoru?"
"Hayır. Ondan değil, sadece..."
"Sadece ne?"
"Sadece böyle bir sorumluluğu üstlenebilecek biri değilim."
"Yani istiyorsun?"
"Yani..." Derin bir nefes verdi. "Bir yaştan sonra insan tek yaşamak istemiyor her ne kadar Tanrı yanında olsa da."
Yui anlayışla gülümsedi. "Bence hala geç kalmış değilsin ve bir çocuğu güzel yetiştirebilirsin gibi bir izlenim veriyorsun. Hatta çocuk yapmak için bile yeterince gençsin."
Satoru hızlıca başını iki yana salladı. "İşte bu gerçekten imkansız."
Onun cevabından sonra kız bu konuyu kapatma kararı aldı. Sonraki iki saat ikisi için de anlamadan geçti. En sonunda yine bir konuyu kapatıp diğerini açacaklarken Yui'nin telefonunun bildirim sesiyle dikkati oraya kaymıştı.
Ateşli ve Dövmeci Getou
Özledim
Bu gece bana gel
Neredesin?
Gelip seni alayımSatoru kızın gülmemeye çalıştığını gördü ve gözleri merakla telefon ekranına kaydı fakat sadece mesaj olduğunu anlayabilmişti.
"Satoru, bugün için teşekkürler." dedi çantasını alıp ayaklanırken. "Şimdi gitmem gerek, belki tekrar bir kahve içeriz."
Göz kırptı ve sandalyesini öne iterken gitmeden önce son kez konuştu. "Haklısın, belki de arkadaş kalmalıyız. Görüşmek üzere!"
Satoru o giderken arkasından bakmakla yetindi. Neredeyse beline gelen saçlarına ve üzerindeki kıyafetlere baktı. Ona kiliseye gelirken daha düzgün giyinmesini söylediği gibi giyinmişti. Uzun bol bir pantolon ve onun üzerinde kısa bir deri ceket vardı. Muhtemelen altında daha kısa ve açık bir şey olduğundan ceketini kafeye geldiğinden beri çıkartmamıştı.
Satoru da hazırlanıp hesabı ödeyeceği zaman hesabın ödendiği bilgisini alarak kafeden çıktı.
Her şey güzel gitmişti, onu rahatsız eden bir şey konuşmamışlardı. Hatta kız kelimelerine ekstra dikkat etmişti. Kahveler ve tatlılar da kusursuz denebilecek güzellikteydi.
Öyleyse kalbini rahatsız eden bu duygu da neydi?
~
-black-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whore ✟ G. Satoru [✓]
FanfictionTokyo Kilisesinde rahip olan Gojo Satoru bir gün ilginç birisinden mesaj alır. ✟ *Text+Yazar Anlatımı* *+18 görsel ve içerik* *Manga ve animeden bağımsız* {02.02.2024...} {...13.03.2024} -𝖇𝖑𝖆𝖈𝖐-