Satoru, elinde zangırdayan fincanı zar zor dudaklarının arasına ulaştırıp bir yudum içtiğinde kusmamak için kendini zor tuttu. Yui onun değişen surat ifadesini görünce gülmemek için dudaklarını bastırdı ve bir dizini kendine çekerek ellerini bağladı.
"Kahveyi beğendin mi Satoru?"
"Evet Bay Daiki." Gözlerini yavaşça adamın masasının yanındaki, insan olup olmadıklarını sorguladığı, iki korumada gezdirdi. Daha sonra Yui'nin babasıyla göz göze gelmemek için üstün bir çaba harcayarak adamın kıyafetlerinde ve -sadece işaret parmağıyla- masada yavaşça ritim tutmasına rağmen fazlasıyla tok bir ses çıkaran elinde gezdirdi.
"Babacığım sen bakma onun böyle durduğuna, normalde bu kadar soğuk birisi değil. Hem daha geleli beş dakika oldu." dedi Yui kendi kahvesinden büyük bir yudum alıp gözlerini huzurla kapatırken. "Ah, yoksa kahveyi mi beğenmedin?"
"Hayır, hayır kahve gerçekten... Çok güzel-"
"Ah nasıl unuttum? Baba, Satoru ultra şekersiz şeylerden nefret eder."
"Öyle mi?" dedi adam, sorgulayıcı bakışlarını Satoru'nun beyaz saçlarında ve kirpiklerinde gezdirdi.
"Yani, öyle denebilir fakat kahve gerçekten çok güzel." Satoru'nun zoraki gülümsemesi ortamda ve suratında fazlaca iğreti durduğunda yüzü aniden asıldı. Onun aksine Daiki yüzüne yakışmayan şekilde samimice gülümsemiş ve küçük bir el hareketiyle görevliye işaret vermişti.
"Sevmediysen söylesene oğlum. İnsan yemiyoruz ya!"
Görevli çok kısa bir süre sonra elinde başka bir fincanla geldiğinde onun ardından odaya bir adam daha girdi.
"Efendim, Profesör organları çıkartmayı bitirdiğini bildirdi. Teslimata hazırmış-"
"Misafirim var gördüğün üzere." demişti dümdüz yüz ifadesiyle. Daha sonra Satoru'nun titreyen ellerine kısa bir bakış attı ve diğer adamı odadan kovdu.
"Ee Satoru. Nerede çalışıyorum demiştin?"
"K-kilisede Bay Daiki."
"Bana baba diyebilirsin oğlum, ne de olsa baban sayılırım."
"Buna gerek var mı babacığım?"
"Var tabii ki kızım. Sen benim kızımı kurtardın. Tek varisimi. Dile benden ne dilersen."
"Şey..." Satoru derin bir nefes aldı ve hızlıca geri verdi. Bu adamın pek tekin biri olmadığını anlaması için ultra zeki olması gerekmiyordu fakat az önceki adamın söylediklerinden sonra bacaklarını titrememesi için birbirine bastırmak zorunda kalmıştı. "Aslında bunu düşünmeden, öylesine yaptım. Refleks gibi. Bu yüzden hiçbir şey istemiyorum, sadece Yui iyi olsun yeter."
"Kızımı önemsiyor musun?"
"Kızınızdan ziyade," kendisini izleyen kıza kaçamak bir bakış attığında onun keyifle sırıttığını gördü fakat kendisi şuan ecel terleri döküyordu. "Bir insanı önemsiyorum, diyelim."
"Anladım." dedi adam yavaşça kafasını sallayarak. "Tüh, yazık oldu. İyi bir damat olmazdı gerçi senden. Şuna bak, parada pulda gözün yok."
Satoru ağzındaki kahveyi bu sefer tutamayıp öksürmeye başladığında görevli hemen peçete uzattı.
"Baba!"
"Efendim bal peteğim?"
"Satoru sadece arkadaşım! Damat istiyorsan ideal adaylar var, ilgilenebilirsin bir ara."
"Hayır Yui, bu konuyu konuştuk. Asla başkaları için hareket etmeyeceksin. Her zaman bencil ol ve kendini düşün. Asla istemediğin biriyle evlenme, yoksa o adamın kafasını tutar bedeninden-"
"Babacığım, şu an yeri mi?"
"Öhm! Evet," gözleri kendini ancak toparlamış olan Satoru'yu buldu. "Kilisede ne yapıyorum demiştin oğlum?"
"Rahibim."
"Ne zamandır?" Uzun süredir parmaklarının arasında tuttuğu puroyu dudaklarının arasına yerleştirdi.
"Sekiz senedir."
"Hmm," derin bir nefes alıp dumanı dışarı verdiğinde Yui kafasını geriye atarak 'of'ladı.
"İçme diyorum şunu benim yanımda!"
"Pardon kızım." Puroyu adeta görevliye fırlattığında görevli profesyonelce yakalamıştı.
Satoru gözünün önünde dönen komedi gibi sahneleri izliyor ve sadece ağlamak istiyordu.
"Senin gibi birinin, yani bir rahibin, benim kızımla ne işi olur? Yani biliyorsundur muhtemelen: Yui'nin biraz, çok az bile dinlerle uzaktan yakından alakası yok."
"Evet, biliyorum fakat kiliseye gelmişti bir gün. Sonra numaramı bulmuş, yazdı falan. Sonraki her pazar kiliseye gelmeye devam etti. Böylece konuşmaya başladık."
"Ben aslında Satoru'yu erkek arkadaşım yapacaktım ama istemedi. Hem dinine de ters bir durum. Ayrıca ben gayet imanlı bir kızım."
"Neyse çocuklar," dedi adam ellerini masaya yaslayarak ayağa kalktı. "Din min fasa fiso. Yeter ki sevenler bir olsun."
"Haklısın babacığım! Ama benim zaten erkek arkadaşım var şuan. Satoruyla sadece arkadaşız." dedi son kelimeyi bastırarak.
"Yui saçma sapan adamlara kendini kullandırtma, sonra polislere bahane bulman gerekiyor. Benim ufak bir işi halletmem gerek. Sizi istediğiniz yere bıraksınlar."
Yui kalkıp babasına sarıldıktan sonra Daiki odadan çıktı. Kız kendini babasının devasa koltuğuna atarak birkaç tur etrafında döndü.
"Ee Satoru! Ne düşünüyorsun sevgili babam hakkında?"
"Kesinlikle kahvecisi çok yetenekli." dedi koltukta aşağı kayarak. Odada sadece bir görevlinin kalmasının verdiği rahatlıkla nefes aldı. "Bir an öleceğim sandım."
"Saçmalama!" Büyük bir kahkaha atıp tırnaklarını masaya vurarak babası gibi ritim tutturmaya başladı. "Bir gün burada ben oturacağım. Yanımda olmak istemez miydin?"
Satoru elini ensesine atarak yanaklarını şişirdi ve soruyu duymamış gibi yaptı.
"Baban tam olarak ne iş yapıyordu bu arada?"
"Boş ver." Çekmecede bulduğu güzel bir bıçağın ucunu tırnağına dayayarak döndürmeye başladı. "Ama kesinlikle sana çok uzak şeyler yapıyor."
Zıplayıp ceylan edasıyla sekerek adamın yanına gitti ve elinden tutarak kalkması için çekiştirdi. "Hadi alışverişe gidelim. Sivil şeyler sana çok yakışıyor, daha fazlasını almalıyız."
"Buna gerek yok." Satoru stresin üzerinden kaybolmasıyla yorulduğunu hissediyordu.
"Hayır var, yoksa bile benim için gidelim. Çok güzel bir mağaza açılmış! Senden fikir almam gerekiyor."
"Ne mağazası?"
Yui kapıdan çıkarlarken onun duymaması için fısıltıyla cevap verdi. "İç çamaşırı."
~
-black-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whore ✟ G. Satoru [✓]
FanfictionTokyo Kilisesinde rahip olan Gojo Satoru bir gün ilginç birisinden mesaj alır. ✟ *Text+Yazar Anlatımı* *+18 görsel ve içerik* *Manga ve animeden bağımsız* {02.02.2024...} {...13.03.2024} -𝖇𝖑𝖆𝖈𝖐-