Uzaklaşmayı Dene

14 1 3
                                    

Yazarın Notu:

Ufak bir not ile başlamak istedim yazmaya, hem okuyucularımı selamlamak adına hem de kitap hakkında minik bir bilgilendirme yapmak adına. Kitap toplam on beş bölümden oluşacak ve her hafta bir bölüm yayınlanacak, haliyle on beş haftanın sonunda elimizde resmen bir kitap olacak.

Sizlerden de yorumlarınızı ve beğenirseniz oylarınızı bekliyor olacağım, destek görüyor olmak beni daha şevkli yazmaya itecektir. Ayrıca merak ettiklerinizi sorarsanız ya da güzel bir dille eleştiri yaparsanız hem size daha güzel bir okuma deneyimi sunmuş hem de kendimi geliştirmiş olurum. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Sevgiler,

Sena

***

-1-


İstanbul'a ilk kez bir iş mülakatına gelmiştim ve o zamandan beri buradaydım. Tanımadığım bir insanın bana kiraladığı bir odada asla ev arkadaşından ileri bir iletişimimiz olmadan yıllarca yaşadım. Avcılarda karanlık ve gri ofislerin bulunduğu büyük bir şirkette senelerce hizmet ettim. Bu kocaman şehirde tek bir dostum olmadı, ne ev arkadaşımla ne de şirketteki arkadaşlarımla dostluk kuramadım. New York'taki İngiliz adam kendini ne kadar yabancı hissediyorsa ben de İstanbul'da o kadar yabancıydım işte.

Havanın aydınlanmasına daha saatler varken kalkıp, hazırlanıp bindiğim serviste gidiş-dönüş toplam dört saatimi harcıyordum. Aptallık edip şirkete yakın bir oda tutmamanın cezasını da uykusuzluk ve yolda geçirdiğim sefil saatlerle ödüyordum. İşte yine böyle bir günde, serviste cama başımı dayamış hayatı sorguluyordum. Evet maaşım fena değildi asgari ücretin aşağı-yukarı iki katını alıyordum ve tam kira vermiyordum, üstelik servisimiz olduğu için yol masrafım da yoktu. Ama hayatım da yoktu. Dışarı çıkıp görüşebileceğim kimsem yoktu, hafta içi her gün on dört saatim işte ve yolda geçiyordu geri kalan süre de yemek yiyip uyumaya ancak yetiyordu. Tüm hayatım nasıl bu hale gelmişti diye sorguluyordum çoğu zaman. İstanbul'a üniversite için gelen lise arkadaşlarım öve öve bitiremiyordu bu şehri, ve güzeldi de gerçekten. Yine de bir şehri ne kadar gezebilirsin ki? İlk geldiğimde heyecanla her hafta sonu gezmiştim ama kaç yıl olmuştu? Beş mi? Belki sorun şehirdeydi, ya da belki de sorun bendeydi. Ben yaşamayı bilmiyordum ya da metropol insanlarından değildim. Takdir ediyordum doğrusu metrobüste sıkış tepişken gülüşen arkadaşları, çünkü ben sadece boğulmuş hissediyordum ne zaman kullansam.

İşte yine böyle bir günde, böylemesine hayatı sorgularken tüm bu çektiklerimin boşuna olduğunu fark ettim, yıllardır maaşımın yarısını - ne uğruna olduğunu o zamanlar bilmesem de- biriktirmiştim ve bankada öylece duruyordu anlamsızca. Telefonumun ekranını banka hesabıma giriş yapmak için açtım. Saat o sırada 06:57'yi gösteriyordu. Küçük bir iddiaya girdim kendimle, eğer hesabımdaki para altı basağa eriştiyse ilk iş insan kaynaklarına uğrayacaktım. Yıllardır hiç düşünmeden maaşımın yarısını altın hesabıma yollayıp kalan maaşımla geçimimi sürdürmüştüm ve mükafatını görmeyi umuyordum. Altın hesabımın olduğu sayfayı çevirdiğimde gördüğüm rakam beni şaşkına çevirmişti.

Dört yüz on dört gram altın.

Dört yüz yetmiş dokuz bin sekiz yüz yirmi altı lira.

Belki de bunca sene kendimi işkenceye maruz bırakmam aptallık değildi. Tam 6 Ocak 2022, saat 06:59'da işten ve İstanbul'dan ayrılmaya karar verdim.

***

Bir hafta geçmeden istifa mektubumu verdim, işten ayrıldım, zaten kendinden eşyalı olan odamdaki bana ait olan ıvır zıvırları atıp kıyafetlerimi iki büyük valize sığacak şekilde topladım ve en yakın tarihteki uçak biletlerine bakıp Dalaman Havaalanına bir bilet aldım. İşten ayrılışımın altıncı gününde kendimi uçakta bulduğumda göğsümden yıllarca kalkmayan öküzün hareketlendiğini hissediyordum.

DeneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin