Taehyung uyandığında Seokjin'in çenesinin altına sokularak, "Günaydın," diye mırıldandı. Mi Cha, gece boyunca üzerine tırmanmış olduğu göğsünde kıpırdandı. Yağmur nihayet dinmişti ama kalenin ahşap kirişlerinden hâlâ damlalar süzülüyordu.
"Hyung..." dedi hizmetçi gözlerini silerek. "İşaret... her zamanki gibi güçlü!"
Seokjin boynundaki mührün izini sürerek, "Öyle mi?" diye sordu. Uyandıktan sonra temizlenmek ve yeni elbiselerini giymek için kendi yatak odasına çekilmişti.
Taehyung yataktan kalkarak "Ben Jimin'i çağırayım," dediğinde Seokjin onun bileğini tutup "Bırak," diye karşılık verdi. "Jiminie, Kook-ah'ya bakmakla yeterince meşgul zaten. Sorun yok, acı falan çekmiyorum..."
"Ama hyung..." Taehyung dudağını çiğneyerek işarete tekrar baktı. "Ya bir anlamı varsa? Ya seni bizden çalmak için geri gelip duruyorsa?"
"Hoseok-ssi, Ejder Savaşçısının beni ailesinin yanında istemediğini söyledi," diye açıkladı Seokjin, Mi Cha'yı hafifçe sarsarak. "Onun sırrını bilmiyorlar."
"Lord Seokjin," diye kıpırdandı çocuk, gözlerini ovuşturarak. "Fırtına sona erdi mi?"
"Hepsi geçti," diyerek gülümsedi genç adam, kızın saçlarını düzelterek. "Seni yıkaması için hizmetçiyi çağıracağım, Mi Cha-ssi. Öğretmenin bugün geliyor."
"Öğretmen mi?" Taehyung yatak takımını düzeltirken kelimeyi tekrarladığında Seokjin başını salladı.
"Mi Cha hiç okula gitmemiş. Okuma yazma öğrenmesini istiyorum."
"Kulağa eğlenceli geliyor!" Taehyung sırıtarak Mi Cha'nın hizasına kadar diz çöktü. "Kaleye gelmeden önce ben de okuyamıyordum. Ama eminim çok çalışacaksın, değil mi?" Mi Cha başını sallarken kahverengi gözleri parlıyordu.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Fırtına kalede bazı hasarlara yol açmıştı, bu yüzden Seokjin yerel marangozla birlikte arazinin çevresini dolaşarak ne yapılması gerektiğine karar veriyordu. Tarlaları da su basmıştı, bu yüzden Ejder Savaşçısı'nın adamlarına, çiftçilerin ekinlerini kurtarmak için sığ hendekler kazmalarını emretmişti.
Zor ve pis bir işti ve Seokjin, Jungkook'un yanında yoruluyor, asker ona birkaç kez yapmamasını söylemesine rağmen kazmaya yardım ediyordu. Ama kasabanın geçimi bu mahsullere bağlıydı ve lord halkının tekrar aç kalmasına izin vermeyecekti.
"Atlar iyi," diye rapor verdi Taehyung, saçlarına saman dolanmıştı. Jungkook kıkırdarken saçlarında ki samanları topladı.
"Ahırları taze toprakla yeniden döşedik ve hepsini tımar ettik."
"Teşekkürler, Taehyung-ah," diye gülümsedi Seokjin, alnındaki teri koluyla silerek.
Yıkanmak ve Mi Cha'yı kontrol etmek için ayrılmadan önce bir saat daha çalışıp çiftçiler yanlarından geçerken selam verdiler. Ejder Savaşçısı'nın adamlarının bu ağır işlerden rahatsız olduğunu anlayabiliyordu ama pek de umurunda değildi. Sonuçta General Hoseok onları nasıl kullanacağını söylememişti.
Seokjin kütüphaneye girdiğinde, Mi Cha'yı öğretmeniyle baş başa görünce öfkelenmişti. Yaşlı adam özel bir tehdit oluşturmuyordu ama çocuğun hizmetçisine Mi Cha'nın tek başına bırakılmaması talimatını vermişti.
"Lord Seokjin," diye ayağa kalktı öğretmen, şapkasını ve başını eğerek.
"Durumu nasıl?" Seokjin masaya yaklaşarak sorduğunda Mi Cha'nın özenle kaligrafi yazmaya çalıştığını görebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DRAGON EYES {NAMJİN}
Fanfic"Pençelerimden o kadar kolay kurtulamayacaksın," diye fısıldadı ejder savaşçısı. Seokjin yutkundu ve dizlerinin üzerine çöktü. "Kal ve şarap doldur," dedi ejderha, önünde ki adamın ensesini okşayıp derisinin korku terleriyle ıslandığını hissederek...